İnsan her gün kapısında bir hediye paketi bulsa, ona tesadüf eseri demez, kasıt arar. Beni tanıyor, biliyor olmalı, der. Fakat insan her sabah penceresinde güneşi bulduğunda, tesadüfün eseri der geçer, merak etmez. Oysa hediyenin sahibi, onu "çevre"leyen ambalajı değildir.
Sayfa 94 - Profil kitapKitabı okudu
Himmet Elbisesi Giyenler - Garib Çoban
Aşkın sahibi, ben insanın sırrıyım, insan ben’im sırrım buyurdu Şahım Yarın kaygısına itmeyen bir duan varsa teheccüt vaktine gel dedi Ulular Ben değilse, kim? Şimdi değilse ne zaman? Aşkın davetlisi şems vakti d/okunur duada kendiyle dedi Pirim Mutlu olma sanatı, mutluluğu ortak ismet olan şeylerden çıkarma gücünde yatar dedi Mirim Harikulade
Reklam
116 syf.
10/10 puan verdi
Bir öyküyü beş ayrı kurguyla yeniden yeniden okumak bana ilginç geldi.
Cemal Şakar’ı ilk defa okuyorum. İsmini duyar ama ben onu şair zannederdim. Değilmiş. Öykücüymüş. Pencere kitabını okudum, anladım ki has öykücüymüş. Kitap beni şaşırtan bir girişle başlıyor. Madde madde hikaye yazılır mı? Yazılmış, gördüm. Kitap iki bölüm halinde yazılmış. İlk bölüm, beş alt başlıktan oluşuyor. Bunlar: Pencere, Yöneliş, Denizin
Pencere
PencereCemal Şakar · İz Yayıncılık · 201438 okunma
335 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Zerdüşt ile Yolculuk
1. Zerdüşt, uzun süre dağda inzivada kalmıştır. Varlığın, hayatın anlamını anlamıştir. Lakin artık bunu anlamak kendisine yetmemektedir. Güneş nasıl bir enerji ise ve bu enerjisini yayiyorsa ve hayata enerji vererek onu var ediyorsa, onu aydinlatiyorsa; Zerdüşt de anladiklarini aktarmasi gerekmektedir. Ve Zerdüşt dağından aşağıya, insanların
Böyle Söyledi Zerdüşt
Böyle Söyledi ZerdüştFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202038.2k okunma
Hileniz düşmanınızın karşı koyamaycağı muhteşem bir hediyenin içinde gizli.
Sayfa 131
Diş Kirası
Osmanlı devrinde zengin kork veya konaklarda civar halkın için de sokaklar hazırlanır, kim gelirse gelsin içeriye alınırdı. Misafirler iftarını yapıp teravih namazına gitmek için kalktıklarında konak sahibi kadife kese içerisine koyduğu altın veya gümüş paraları diş kirası olarak verirdi. İlk defa Fatih Sultan Mehmet Han'ın sadrazamı olan Mahmud paşa tarafından uygulandığı sanılan bu âdet gereğince iftara katılanlar dişlerini davet sahibinin zevkine kiralamış oluyorlardı. Diş kirası denilen bu hediyenin zarif gerekçesi her ne kadar davetlilerin o gece zahmet edip gelerek, hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olması gibi sunulsa da aslında amaç bu sebeple muhtaçlara yardımda bulunmak, onları sevindirmektir.
Sayfa 25 - ÇamlıcaKitabı okudu
Reklam
57 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.