Son olarak sonlunun biliminden söz edelim. Matematik, doğa-tarihi, fizik de belli bir kültür düzeyini gerektirirler. Birey ilkin içerden özgür olduktan sonradır ki, nesneye hakkını tanır, ona yalnızca istekleriyle yönelmez, kuram gözüyle bakar. Burada da antik dünya ile yeni dünya birbirinden ayrılır: Antik dünya, doğa ve onun yasaları karşısında bu ilgiyi göstermemiştir. Bunun için daha yüksek derecede, daha somut bir güvenlik, nesneleri sonlu yanlarıyla ele alacak bir tinsel pekinlik gerekliydi. Tinin bu soyutlamaya varması için kendisinin-bilincinin kendisinde daha bir yoğunlaşması gerekiyordu.
Reklam
Devletin bireylerde yaşamasına, bu canlılığa, törellik denir. Devletin yasaları ve düzenlemeleri bireyin yasaları ve düzenlemeleridir: söz konusu olan, onun haklarıdır, kendi vatanı. Anavatanı olarak, doğası, toprağı hava ve suları üzerindeki kullanma ve eğelik hakkı buraya girer. Bu devletin tarihi, eylemleri, atalarının eylemleri onundur, anılarında yaşarlar, bunların başarıları da şimdi onundur. Sahip çıktığı ölçüde hepsi ona aittir.
Devlet ya da anavatan, vatandaşları yasalara boyun eğdirerek onların öznel istençlerinden bir varoluş ortaklığı meydana getirdiği ölçüde, özgürlük ve zorunluluk karşıtlığı ortadan kalkar. Ussal-olan tözselliğiyle zorunludur, biz de onu yasa olarak tanıdığımız ve kendi özümüzün tözü bildiğimiz ölçüde özgürüz.
Devlet, herkesin yaşamına kısıtlamalar getiren, bir insan toplaşması da değildir. Eğer öznelerden herbirinin kendi özgürlüğünü, herkese küçük bir özgürlük alanı bırakan genel bir sınırlama ve kısıtlamayla kazandığı sanılırsa, özgürlük yalnızca olumsuz biçimde düşünülmüş olur: tersine, hak, törellik, devlet, yalnız bunlardır olumlu anlamda özgürlük. Özgürlük yalnız bunlarla özgürlük olur. Tek kişinin keyfe kalmış davranışları özgürlük değildir.
Yalnızca hayvan, gerçek anlamda bütünüyle sorumsuz, suçsuzdur.
Reklam
Vale için kahraman yoktur: dünya için, gerçeklik ve tarih için vardır kahraman.
Gerçeklik denen şeyi felsefe kuşkuyla karşılar: birşeyler görünmektedir, ama kendinde ve kendi için gerçekliği yoktur. Felaket ve olayların çılgın gidişi karşısında bir avuntu söz konusu olabilir. Beri yandan avuntu, olmaması gereken bir kötülüğü olsa olsa unutturur. Avuntunun yeri sonlu şeylerin dünyasıdır. Oysa felsefe bir avuntu değildir: daha fazla birşeydir, felsefe uzlaştırır, haksızlık gibi gözüken gerçekliği us düzeyine yükseltir, onun idede temellendiğini, usun bununla tatmin olduğunu gösterir. Çünkü us tanrısaldır.
Bir ben olduğunu düşünme, insan doğasının köküdür. Tin olarak insan dolaysız bir varlık değildir, tersine özü gereği kendi üzerine dönen bir varlıktır. Bu dolayım devinimi tinin özsel öğe ve aşamasıdır. Eylemi, dolaysızlığı aşmak, bunu yadsıyarak kendine dönmektir: o, eylemle kendi kendini yaptığı şeydir. İlkin kendine döndüğünde, özne, kavranılır gerçeklik olur. Tin yalnızca onun sonucudur.
Canlı varlık olduğu için hayvanın devinimlerinin kaynağı kendindedir. Ama dürtü zaten kendinde değilse, dışardan uyarılmaz: kendi içindekine karşılık olmayan şey hayvan için yoktur. Hayvan kendinde kendisinden ötürü ikileşir. İçgüdüsüyle onun tatmini arasına birşey koyamaz: istenci yoktur, kendini tutmayı bilmez. Uyarı onun içinde başlar ve içkin bir gerçekleşmeyi varsayar.
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.