Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hegel, bütün büyük tarihi olayların, bir bakıma, iki kez yaşandığını vurgular bir yerlerde (Fakat eklemeyi unuttuğu bir şey vardır: İlkinde trajedi olan ikincisinde komedi olur).
Sayfa 12 - GirişKitabı yarım bıraktı
On sekizinci yüzyılın eleştirel felsefesi ilk önceleri belli nedenlerden hoşuma gitmedi. On dokuzuncu yüzyıla gelince, Hegel'in kendini beğenmiş ve akıcılıktan uzak dilini itici buldum ve ona hiç güvenemedim. Sözcüklerden kurduğu dört duvar arasında tutsak kalıp abartılı el kol hareketleriyle meramını anlatmaya çalışıyor gibi geldi.
Reklam
Ayrıca Hegel, canlı varlığın ortaya çıkışının ilk olarak öteki için olmadığını, aksine kendi oluşunun bir aşamasına tekabül ettiğini gözden kaçırır; bir çiçek benim için çiçek açmaz, çiçeklenme onun çiçek oluşuna tekabül eder.
Gerçek bütündür (Hegel) Bütün yanlıştır (Adorno)
Bir Hegel makalesinden: "Gençlik soyutlanmış. Düşünmeyi dil bilgisi aracılığıyla geliştirmeli. Daha çok resmi yazışmalarda kullanılan zengin dili yeğlemeli."
Sayfa 129 - Everest Modern KlasiklerKitabı okudu
filozof Edmund Husserl ciddiyetin yaşamdaki önemine dikkatleri çekerken Fransız filozof René Descartes'in görüşlerinin bir rönesans yaşadığı, günümüzde benzeri katı ciddiyetin artık geçerli olmadığı görüşünü ortaya atmıştır. Aradan geçen yıllarda felsefede yaşanan kopmaları da unutmamak gerekir. Felsefede ciddiyet üzerine kesin görüşleri olan en son bilim adamı Kant'tır. Peki Hegel'in düşün fantezisi ne aşamadadır? Özerk düşüncelere olan istek aşırı değil midir? Yaşanan sarsıntılar nelerdir? Bilmek istediğim bir şey var: Descartes'in çalışmalarında ciddiyet ne gibi bir rol oynamıştı?
Sayfa 121 - Everest Modern KlasiklerKitabı okudu
Reklam
Origen'in yaptığı gibi, hazzın bir yana atıldığını tanıtlamak için bir başka hazzı bedenden uzaklaştırmak büyük bir saflıktır. Eylemin kendisi kendini dışsal ve bireysel bir edim olarak tanıtlar; oysa istek içsel olarak kökleşmiştir ve bir evrenseldir; onun hazzı ne hazzın aracı ile birlikte, ne de tekil hazlardan çekilme yoluyla yiter.
Sigmund Freud, "Derinlik Psikolojisi ve Libido" teorisiyle din ve ahlakı dışlamış ve hatta daha da ileri giderek dinî düşünce ve ibadetlerin adeta saplantılı bir nevroz olduğunu iddia etmiş, tıpkı Marx, Feuerbach ve Hegel gibi, ateizme zemin hazırlamıştır
Sayfa 32
efendi -hizmetkâr ilişkisinin dinamiğinde, der filozof hegel, hizmetkârın bilincini sürekli yok etme çabası yatar.
Sayfa 98 - heretikKitabı okudu
Bu beyefendilerde eksik olan diyalektiktir. Onlar, her zaman, burada yalnızca neden, orada yalnızca sonuç görüyorlar. Hiç kavramıyorlar ki bu boş bir soyutlama­dır, böyle metafizik kutupsal karşıtlıklar gerçek dünya­da ancak bunalımlar sırasında var olur, ve bütün o engin süreç, karşılıklı etkilerle -ne var ki ekonomik devini­min büyük farkla en güçlü, birincil ve en belirleyici ol­duğu eşitsiz güçlerin etkileşimi biçiminde- ilerler ve bu nedenle her şey ilişkindir (relative) ve hiçbir şey mutlak (absolute) değildir. Onlara kalırsa Hegel hiç ya­şamadı...
Sayfa 27 - 1890Kitabı okudu
Reklam
'Zekâsını beğendiğin birisinin görüntüsünü merak etme. Zekâsını kullanmayan birinin ise görüntüsünden etkilenme. Hegel
Varsıllık edilgin birşey ya da bir hiçlik olmasına karşın o denli de evrensel tinsel bir özdür, herkesin emek ve eyleminin sürekli oluş içindeki sonucudur, tıpkı yine herkesin yararlanımında tükenmekte oluşu gibi.
Hıristiyanlık, bu dünyaya ait şeylerin cazibesini yitirmesine neden oldu ve bizim onlardan bağımsız olabilmemizi sağladı. Ben de aynı biçimde hakikatlerin ve onların gücünün üstesinden gel­ dim; artık onlara tepeden bakıyorum. Ben hem duyu-üstüyüm, hem hakikat-üstü. Hakikatler Benim nezdimde şeyler kadar basit­tir ve umurumda değildirler, beni cezbetmezler ve heyecanlandır­mazlar. Benim karşımda bir tek hakikat bile kendini koruyamaz ve Ben hak, özgürlük, insancıllık gibi şeylere boyun eğmem. Bunlar "sözcükten" başka bir şey değildirler, tıpkı Hıristiyanlar için her şeyin "boş" olması gibi... Sözcüklerden ve hakikatlerden bana ha­yır gelmez (Hegel'in iddiasına göre her kelime bir hakikattir ve bu nedenle de yalan söylenemez). Hıristiyanlar da şeylerden ve bey­hudelikten, kibirlilikten hayır gelmediğine inanırlar. Beni bu dün­yanın zenginlikleri mutlu etmediği gibi, hakikatleri de mutlu et­mez. Artık insanı ayartma oyununu oynayan şeytan değil, tindir ve insanı dünyevi şeylerle değil onlara dair düşüncelerle, "fikrin parlaklığı"yla yoldan çıkartır. Dünyevi değerlerin yanı sıra, tüm kutsal değerler de kıymetle­rini kaybetmiş olarak ortaya konmalıdırlar. Hakikatler boş tabirler, deyimler, sözcüklerdir.
Sayfa 430Kitabı okudu
1.500 öğeden 15bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.