Dilersen hiç açma bu mektubumu
Sana hasretimi pullar söylesin
Sen gittin gideli ne olduğumu
Aramıza giren yollar söylesin
Aşkını gizledim en kutsal yerde
Yolunu gözledim pencerelerde
Yıldızlar sönerken her gün seherde
Seni sevdiğimi yeller söylesin
Duygular içimde erirken bir bir
Beklerim ne haber ne selâm gelir
Çekinme gönlümün bahçesine gir
Bu gizli sevdamı güller söylesin
Şu gönül yaramı kimse sarmıyor
Ne eşim, ne dostum hâlim sormuyor
Benim söylemeye dilim varmıyor
Neler çektiğimi eller söylesin.
- Bir soru daha: Tanrı, "Bu meyveden yemeyin” dediği halde şeytan, Havva'yı kandırıp, o meyveyi yedirmiş, bu sebeple "Adem'le Havva cennetten kovulmuş, günahkar olarak dünyaya gelmişler, bu sebeple acılar çekmiş, hastalanmışlar, Tanrı'dan ayrı kalmanın da cezasını çekmişler; yine bu sebepten her insan doğuştan günahkârmış... İncil böyle diyor, Kur'an ne diyor?
Şeref iki kitaptan bazı sahifeleri açtı, başladı anlatmaya:
-Adem aleyhisselam Peygamberdir, Havva da aziz bir kadındır, annemizdir. Bana göre yasak meyve nikahsız ilişkilerdir. Müslüman, ayetlere bakıp geçmiştekileri suçlama yerine, o ayetlere uymayı tercih ederse dünyası cennet olur. Doğan her çocuk, melekler gibi temizdir, ölseler makamları cennettir.
Kebabı gösterdi:
- Bakınız ne kadar acı ama şifa. Allah adil olduğundan hiç kimsenin derdi büyük değildir, derdini büyütenler vardır... Her hadise ikaz-ı ilahi'dir. Her hadisede insan durup, düşünmeli, Allah bu hadise ile benden ne istiyor?
Müzik setinde bir düğmeye basıp, o da bir koltuğa oturdu:
Karşıdan yâr güle güle
Yârim geldi, cânânım geldi
Servi gibi salınarak
Yârim geldi, cânânım geldi.
Ah bir tanem geldi
Yâr yâr cânânım geldi.
"Ne kadar uyusak da Azrail uyandıracak... Allah'ım sabah ne güzel, yeşil yapraklar, ötüşen kuşlar, esen meltem ne güzel. Ey gönlüme huzur veren Rabb'im, Sana, Kitabına, Peygamberine bütün benliğimle inanıyorum, şu kızcağıza akıl ver..."