Onu, acı çeken insanların bir vakum gibi ilgisini, şefkatini
çekmek istemeleri yormuştu belki de. Nihayetinde o da insaNdı. Onun da ruhsal ihtiyaçları vardı. O da ilgi istiyordu. O da
haftada bir saat bile olsa, bir insanın tüm dikkatini kendisine
vererek, gözünü üzerine odaklayıp kendisini anlamaya çalışarak
dinlemesini istiyordu. Hem de, onun hastalarına yaptığı
gibi, tenkit etmeye kalkışmadan ... Birisinin sizi dert etmesi
ne kadar da güzeldi! Bazen hastalarını kıskanırdı. Dert edilen,
dinlenilen biri olmanın insana vereceği huzuru hissetmeye çalışırdı.
Ama insanların ilgi açlığı yaşadığı bir çağda ona kim verecekti
bu ilgiyi?
Hem sana el değdirmeğe elim varmaz,
Hem sensiz aldığım nefes, nefes olmaz;
Bir garip dert bu, kimseye de açılmaz:
Bir zehir zakkum ki, tadına da doyulmaz.
Kendim mücerred olduğum için bekarlık nedir bilirim, iyisi kötüsü ile. İyi, insana zaten yaklaşmaz ama mesele insanın da kötüyü kendine yaklaştırmamasında, ama öyle olmaz. Bu kadarcık bir hüneri bile yoktur insanın. O yüzden ben evlensin de dünya derdinin bildik şekli ile kendini o kabın içinde bir muska gibi sarsın istedim. Bildik derdi bulamayan dert aramaya çıkar çünkü eh bu kadarı öğrendim. Biliyorsunuz hemşerimdir, gariptir, anasız babasız ama insan evladıdır Allah için. Bilirsiniz ki uzlet ehli buluşur, uzlet ehli bilişir. Ben evlendirdim, hatta kızı da ben istedim, olmasam vermeyeceklerdi, ah keşke vermeyelerdi. İnsan işte alıyorum zannederken aslen hep verir. Üteyim derken ütülür. Düşüreyim derken düşer, ila ahir hep böyledir. Hasılı biz de düştük. Hem de İonya sütununun üstüne düştük. Taş gibi bir şeye düştük. Şekil vereceğiz ne olsa hamurcu, fırıncıyız derken, ağdarırız döndeririz derken daha haftanın içinde merdaneyi de fırını da oklavayı da elin elinde gördük, baktık ki un bizim üzerimize serpiliyor,
Meyhanede abdest şarapla alınır ancak;
Mümkün mü kara yazıyı aka çevirmek?
Perdemiz öylesine yırtılmış ki bizim,
Onarılmaz artık ne kadar yamasak.
Hem sana el değdirmeye elim varmaz,
Hem sensiz aldığım nefes, nefes olmaz;
Bir garip dert bu, kimseye de açılmaz
Bir zehir zakkum ki, tadına da doyulmaz.
"Şimdi anlıyorum ki sevgili yengeciğim, fazla âşık olmamışım; çünkü o saf ve sarhoş edici tutkuyu yaşamış olsaydım şu an adına lanet okuyor, kendisine beddua ediyor olurdum. Ama hem ona karşı içimde iyi duygular var, hem de Miss King'e karşı kayıtsızım. Ondan nefret etmek ya da çok iyi bir kız olduğunu düşünmeye yanaşmak bile gelmiyor içimden. Bütün bunlarda aşk olamaz. Uyanık olmam işe yaradı; ona delice âşık olsam tüm tanıdıklarım için daha ilginç bir kişi olurdum elbette, ama görece önemsizliğime üzüldüğümü söyleyemem. Önem bazen çok pahalıya satın alınabiliyor. Kitty ve Lydia bu ihaneti benden çok daha fazla dert ediyorlar. Dünya işleri konusunda henüz gençler; yakışıklı genç erkeklerin de sıradan erkekler gibi geçim derdine düşebilecekleri gerçeğine inanmaya henüz açık değiller."
O zamanlar böyle kilolu değildim ama…” Senin kadar hayat pınarından içen, dünyayı avuçlarının içinde şefkate muhtaç bir kedi yavrusu gibi tutan birinin, şu aptal komplekse kapılmasını çok yadırgıyordum. Öyle güzeldin ki, dert ettiğin bu şey, küçük, minicik bir nokta kalırdı güzelliğinin yanında. Hem sadece sana görünen, benim gözümün asla seçemediği bir nokta. Milyarlarca yıldızdan örülü semada milyarlarca yıl önce sönmüş bir yıldızın bize ancak vuran belli belirsiz ışığı gibi. Varla yok arası.
Allah'ım ömrüm boyunca yolumu şaşırmaktan korktum hep. Lakin insan korkarak yaşayamıyor. Çoğu zaman çareyi Sen'de arayacağımı bile unuttum. Ben suçluyum biliyorum, ben günah deryasında boğulan bir garip... Affet beni, affet ki Sen'den başka kimsem yok benim. Yetimim Sana geldim, öksüzüm Seni bildim. İçimde acı var, hem de çok. Dert var, hem dert çok. Lakin Sen de varsın ve Sen her derdime devasın. Nasipsiz çevirme beni. İçimdeki sıkıntıyı al Allah'ım, al ki yanmasın artık canım.
Hem sana el değdirmeğe elim varmaz,
Hem sensiz aldığım nefes, nefes olmaz;
Bir garip dert bu, kimseye de açılmaz:
Bir zehir zakkum ki, tadına da doyulmaz.
Ne diye bırakmazsın artık beyhude dualarını
Vazgeçmezsin dertlerden hani akıtan gözyaşlarını
Gel hadi, içelim de analım güzel anıları
Unutalım bir süre daha ihtiyatı, tasaları
Huzursuzluk ve korkuyla tehdit edenler
Kendi suçları karşısında tir tir titrer
Ölülerin ruhları daima intikam ister
Bundandır yaptıkları planlar, dalavereler