"Genç sanatçı, ancak yıllar süren bir hazırlık sürecinden sonra renklere dokunmalıdır. Renk derken kastettiğim, betimlemek için kullanılanlar değil, kişisel ifadenin taşıyıcısı olanlar." -Henri Matisse
Harem Geceleri
Yazar Fatma Mernissi, Paris müzelerinde, Henri Matisse tarafından yapılmış Türk odalıkların tablolarını gördü. Onlar harem kadınlarıydı: cinsel zevk verici, duygusuz, itaatkâr. Fatma tabloların tarihlerine baktı, karşılaştırdı, kanıtladı: Matisse ’in onları böyle resmettiği dönemde, yani yirmili ve otuzlu yıllarda, Türk kadınları vatandaşlık haklarına sahiptiler: Üniversiteye ve parlamentoya giriyor, boşanabiliyor ve peçeyi söküp atıyorlardı. Kadınlar hapishanesi olan harem Türkiye’de yasaklanmıştı, ama Avrupalının hayal gücünde varlığını sürdürüyordu. Gündüzleri tekeşli geceleri rüyalarındaysa çokeşli olan erdemli beyefendilerin, aptal ve dilsiz dişilerin zindancı erkeğe zevk vermekten çok mutlu oldukları bu egzotik cennete serbest giriş kartları vardı. Çok sıradan bir bürokrat gözlerini kapar kapamaz, göbek dansı yaparken sahibi ve efendisiyle bir gece geçirebilmek için ona yalvaran bir sürü çıplak kadının okşadığı kudretli bir halifeye dönüşüyordu. Fatma bir haremde doğmuş ve orada büyümüştü.
Reklam
Henri Matisse
Durumların resmini yapmam ben. Sadece durumlar arasındaki farkın resmini yaparım.
"Bir desen, bir desen daha, tıpkı abeceye eklenen yeni bir harf gibi ..." Ressamın abecesi, bir anlamda sonsuz değil mi? Sanmıyorum. Çünkü eklenen "harf" (burda, çizgi) bir deseni oluşturuyor, değişik bir çizimi (yazımı) olan deseni: "Sözcük olarak karşılığı olmayan davranış biçimlerinden biri"dir bu. Ne A dır, ne Z. Resmin abecesine aittir ve resmin Henri Matisse abecesine. Davranış biçimi ... yoksa "kafa tutuş biçimi" mi demeliydim?
Sayfa 50 - Aragon / Matisse | anlayamazsınız çünkü sizin posterleriniz yok. Çok uzak hissetmeye başladım.
Büyük Alman deha Thomas Mann noktayı koymuş!
“Belki de insanların sevdikleri şeyi yapabilme riskini göze alabilmek için gerçekten acı çekmeleri gerekiyordur,” dedi Peter. Bunların hepsini Misty’ye sen söyledin. Michelangelo’nun kendisini derisi yüzülmüş bir şehit olarak resmeden bir manik depresif olduğunu söyledin. Henri Matisse apandisiti yüzünden avukatlığı bırakmıştı. Robert Schumann beste yapmaya ancak sağ eline inme indikten sonra, konser piyanistliği kariyerine son verince başlamıştı. Bunu söylerken cebini karıştırıyordun. Cebinde bir şey arıyordun. Nietzsche’den ve üçüncü safhadaki frengi hastalığından söz ettin. Mozart ve üremi hastalığından. Paul Klee ve deri sertleşmesi yüzünden eklem ve kaslarının büzülmesinden. Frida Kahlo ve bacaklarının kanayan yaralarla kaplanmasına yol açan spina bifida’dan Lord Byron ve yumru ayaklarından. Bronte kardeşler ve tüberkülozlarından. Mark Rothko ve intiharından. Flannery O’Connor ve deri vereminden. İlham; hastalık, yara ve delilik ister. “Thomas Mann’a göre,” dedi Peter, “büyük sanatçılar aslında hastalıklı kişilerdir.”
Ayrıntı Yayınları-ePubKitabı okudu
"Görmek isteyenler için her yerde çiçekler vardır." 《Henri Matisse》
Sayfa 87 - FAbooksKitabı okudu
Reklam
87 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.