Yazar Fatma Memissi, Paris müzelerinde, Henri Matisse tarafın­dan yapılmış Türk odalıkların tablolarını gördü. Onlar harem kadınlarıydı: cinsel zevk verici, duygusuz, itaatkâr. Fatma tabloların tarihlerine baktı, karşılaştırdı, kanıtladı: Matisse'in onları böyle resmettiği dönemde, yani yirmili ve otuzlu yıllarda, Türk kadınları vatandaşlık haklarına sahiptiler: Üniversiteye ve parlamentoya giriyor, boşanabiliyor ve peçeyi söküp atıyorlardı.
Cumhuriyet'in Türkiye'sine özlemle...
Harem geceleri Yazar Fatma Mernissi, Paris müzelerinde, Henri Matisse tarafından yapılmış Türk odalıkların tablolarını gördü. Onlar harem kadınlarıydı: cinsel zevk verici, duygusuz, itaatkar. Fatma tabloların tarihlerine baktı, karşılaştırdı, kanıtladı: Matisse'in onları böyle resmettiği dönemde, yani yirmili ve otuzlu yıllarda, Türk kadınları vatandaşlık haklarına sahiptiler: Üniversiteye ve parlamentoya giriyor, boşanabiliyor ve peçeyi söküp alıyorlardı. Kadınlar hapishanesi olan harem Türkiye'de yasaklanmıştı, ama Avrupalının hayal gücünde varlığını sürdürüyordu. Gündüzleri tek eşli, rüyalarındaysa çokeşli olan erdemli beyefendilerin, aptal ve dilsiz dişilerin zindana erkeğe zevk vermekten çok mutlu oldukları bu egzotik cennete serbest giriş kartları vardı. Herhangi bir sıradan bürokrat, gözlerini kapar kapamaz, göbek dansı yaparken sahibi ve efendisiyle bir gece geçirebilmek için ona yalvaran bir sürü çıplak kadının okşadığı kudretli bir halifeye dönüşüyordu. Fatma bir haremde doğmuş ve orada büyümüştü.
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Harem Geceleri
Yazar Fatma Mernissi, Paris müzelerinde, Henri Matisse tarafından yapılmış Türk odalıkların tablolarını gördü. Onlar harem kadınlarıydı: cinsel zevk verici, duygusuz, itaatkâr. Fatma tabloların tarihlerine baktı, karşılaştırdı, kanıtladı: Matisse ’in onları böyle resmettiği dönemde, yani yirmili ve otuzlu yıllarda, Türk kadınları vatandaşlık haklarına sahiptiler: Üniversiteye ve parlamentoya giriyor, boşanabiliyor ve peçeyi söküp atıyorlardı. Kadınlar hapishanesi olan harem Türkiye’de yasaklanmıştı, ama Avrupalının hayal gücünde varlığını sürdürüyordu. Gündüzleri tekeşli geceleri rüyalarındaysa çokeşli olan erdemli beyefendilerin, aptal ve dilsiz dişilerin zindancı erkeğe zevk vermekten çok mutlu oldukları bu egzotik cennete serbest giriş kartları vardı. Çok sıradan bir bürokrat gözlerini kapar kapamaz, göbek dansı yaparken sahibi ve efendisiyle bir gece geçirebilmek için ona yalvaran bir sürü çıplak kadının okşadığı kudretli bir halifeye dönüşüyordu. Fatma bir haremde doğmuş ve orada büyümüştü.
içindekinin içindeki
Gustave Flaubert'in yazdığı Madame Bovary (1856) adlı romanı kim bilmez? O mutsuz kadının dramını. Emma Bovary'nin o boğucu, o huzursuz ve tatminsiz dünyasını. İlginç olan, sanatçının bir gün kahramanının kimliğini açıklamak zorunda kalmasıdır. Flaubert bir gün şöyle demiştir: Madame Bovary benim! Flaubert'in anlattığı, gerçekte
Sayfa 113 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Henri Matisse:
"Elime boya kutusunu aldığım ilk andan itibaren bunun hayatımın amacı olduğunu anladım. Sevdiği şeyin üzerine atılan bir hayvan gibi resme daldım."
Reklam
87 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.