Ben yaşamak istiyorum
Gencim daha
Söyleyecek çok şeylerim var
İnsanlara ve Allah'a
Ben yaşamak istiyorum
Hayata doyamadım henüz
Bir gün yarıda kalmış bir film gibi
Bitecek mi ömrümüz
Ben yaşamak istiyorum
Şu ölümlü dünyada
Ölüm güzel olsa da...
"Ölüm konusunda bu kadar sakin misin, sevgili Effi?"
"Tamamen sakin, anne."
"Bu konuda yanılıyor olamaz mısın? Herşey hayata bağlı ve gençler bilhassa. Ve sen de hâlâ çok gençsin, sevgili Effi."
Effi bir müddet sustu. Sonra dedi ki: " Biliyorsun, ben pek okumazdım, ve İnstetten (kocası) buna hayret ederdi ve hoşuna gitmezdi." [...]
"Ama bana bir şey anlatacaktın sanırım." dedi annesi.
"Evet, anlatacaktım, hani benim için gençsin dedin ya. Evet hakikaten gencim daha. Ama bir zararı yok. Henüz mutlu günlerimizdi, akşamları İnstetten bana kitap okurdu; çok iyi kitapları vardı, ve birinde deniyordu ki: Adamın birisi hoş bir (alem) sofrasından kaldırılmış, ve ertesi gün çağırılıp kaldırılan adam sormuş, akşamın devamında nasıl geçtiğini. Cevaben demişler ki, 'Ya işte, ufak tefek birşeyler oldu daha ama, aslında pek birşeyler kaçırmadınız.' Bak anne, bu sözler zihnime kazındı - sofradan biraz erken kaldırılmanın kötü bir yanı yok."
«İlerde Tevbe ederim. Zaman geniş, ben ise henüz gencim. Yaşım küçük. İstediğim an Tevbe edebilirim.» dersin.
Fakat çok defa fi'liyâtını düzeltmeden ecel seni yakalayı verir.
Henüz oldukça gencim ama eskisi kadar da değil. Eğer bu durum beni çok rahatsız etseydi bir pazar sabahı kendimi Empire State Binası'nın çatısından aşağı atmaktan başka yapacak bir şey olmazdı.
O zaman düşünürüm geçmişi/ Gelecekten umutsuz/ O zaman düşünürüm/ Pencerenin önünde/ Elim çenemde/ Sokakta/ Başı önünde/ Geçen duldan ölümü./ Henüz şimdi çok gencim/ Kara geceyi/ Kara görmek için.