Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Satranç benim için bir tutku olmuştur her zaman. Çocukluğumdan beri severek oynarım ve bir satranç tahtasının başında saatlerce oturabilirim. Hatta her hamlede fazla düşünmem sebebiyle de çoğu arkadaşım benle pek de bu oyunu oynamak istemez. Ama ne yapayım tavla oynamıyoruz ki bir zar atıp hemen hamlemi yapayım. Bütün olasılıkları düşünmeden bir
158 syf.
7/10 puan verdi
Sene 1957'de Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş Dergisi’nde “Stepne” takma adıyla dizi olarak yayınlanmış.Öyküye vurarak aslında dönemi eleştiren bir eser.O dönem başta Demokrat Parti, Adnan menderes var.Şimdi siyasi tarihim çok iyi değildir.Ne yapmıştır etmiştir Adnan Bey çok iyi bilmiyorum ama kitaptan yola çıkarak o dönem
Merhaba arkadaşlar bugün sizlere #benherşeyimbenimadımkadın adlı bir eser ile geldim.
Her bir karakterin sizi yerden yere vurduğu bu kitap kesinlikle farkındalık yaratan eserler arasına dahil edebilirsiniz.
Kadın olmak… iki kelime ama derin bir iç çekiş, tıkanan soluklar, boğazdaki oluşan o yumru, kursakta kalan hayaller ve henüz yaşanmamış hayatlar… doğduğumuz günden itibaren üzerimize yaftalanan bu sen kadınsın kelimesi aldığımız nefesi dahi kısıtlamaya yetiyor.
Her alanda geri planda tutulmamız ise cabası. Kadın algısı Türkiye tek değil tüm dünyada, yemek yapan, temizlik yapıp çocuk bakan ve hizmet eden bir karakter olarak aşılandığı için bir türlü Kadın demek ne demek öğrenemedi insanoğlu.
Bu kitapta da öğrenemediler ne kadar acı varsa bir bir göz pınarlarımdan düştü kitabın sayfalarına. Biraz inci için biraz derin için bakmayın iki isim verdiğime aslında nice isimler için göz yaşı döküp adaleti sosyal medya da aramaya çalıştık…
Hala kulaklarımda çınlıyor “Ölmek istemiyorum.” “Anne lütfen ölme.” Ve daha nice çığlıklar. Her birine tıkadık kulaklarımızı. En kötüsü de alışmamamız gerekirken biz ölümlere, cinayetlere hatta ve hatta vahşetlere bile alıştık. Nihat gibiler Hüseyin gibiler adla bitmeyecek hep bir yerlerde pusuda bekleyecekler. Biz onlara tek başımıza dur diyemedik.
Söyleyecek o kadar çok şey var ki ne desem yeri dolmuyor. Ne kadar ilerlemeye çalışırsak çalışalım Dünya gözü dönen cellatların deney alanı gibiydi. kadının değer görmediği bir ülke hiçbir zaman çağ atlayamaz.
Fareler ve insanlar
Güzel bir eserin daha sonuna geldim maalesef.
Birbirine. Zıt iki mevsimlik tarım işçisinin Zeki ve akıllı George ve onun. Güçlü kuvvetli ama akli dengesi bozuk yoldaşı Lennie Hikayesini anlatıyor.
George ve Lennie. Küçük bir toprak satın alıp insanca bir hayat yaşama hayalini kuran bu iki insanın öyküsün de dostluk ve dayanışma duygusu çok önemli olduğunu bize çok güzel anlatıyor yazarımız.
Güzel bir hikaye insanın insanla olan ilişkisinden hariç birde doğayla olan ilişkisini de anlatıyor
İncelememi bir alıntıyla bitirmek istiyorum.
Ama biz öyle değiliz.
Çünkü...”
Çünkü sen varsın benim yanımda ve..”
Ben varım senin yanında. Biz ikimiz hep birbirimizin yanındayız. İşte böylece bizi düşünen biri var bu dünyada diye bağırdı. Lennie
Herkese keyifli okumalar dilerim.
Selâmün Aleyküm
Tahlile geçmeden önce kitaptan, küçük ama esasında çok büyük bir ayrıntı üzerine bir şeyler söylemek istiyorum; dilim döndüğünce.
Biz hata yaptığımızda çoğu zaman ailelerimiz suçlanır. Sonra arkadaş çevremiz ve tabii bulunduğumuz çağ suçlanır. Aslında insana düşman olarak kendisi yeter. Yani suçlanacak biri varsa insanın kendisi
hepimizin hayatına dokunan nadir isimlerden biri de doğan cüceloğlu..
bizi ''biz'' yapmak için, eksik yönlerimizi tamamlamak, kusurlarımızı törpülemek için senelerce anlattı, yazdı..
çok konuda bize öncü olmaya çalıştı.
bu kitap da onlardan biri..
Kitap “Hayatın Anlamı Nedir?” sorusuyla başlıyor.
aile dahil her zaman ekip olduğumuzu, her birimizin bu ekibin parçası olduğumuzu, bunu keşfedip sorunun değil çözümün parçası olduğumuzu kavramalı böyle yaşamalıyız diye devam ediyor..
peki bu ekipte sen gerçek sen misin, yoksa onların olmanı istediği sen misin? bu beni derin düşünmeye sevk etti mesela.
insanın gelişimindeki türler ve değerler hakkında ilk kısım.
ikinci bölüm ise; insan kendisini nasıl geliştirir? sorusuna yanıt arıyoruz.
her meyve ve sebzenin nasıl ki tohumunda o meyve sebze olma özelliği varsa, bizim de aynı şekilde kendimizi geliştirme potansiyelimiz içimizde mevcut. bu arayış hep sürüyor.
sen kendini keşfettikçe ben de kazanıyorum, toplum kazanıyor, bunu isteyip sana destek olup yardımcı olmam gerek, köstek değil. biz ruhuna erersek en mutlu halimizle tanışıyoruz..
bölüm bölüm bu şekilde bize yardımcı oluyor kitap.
nasıl okumalı, ne okumalı, toplum nasıl dönüşür, nasıl biz olunur, meslek seçimi vs konularında bölüm bölüm yardımcı oluyor bize kitap.
sonra da okuma ve izleme listesi veriyor.
adeta son kitabında son dersini vermiş bize hocamız.
bilgisini tecrübesini harmanlayıp başucu kitabı yazmış bize..
her sene okuyup, hayatımdaki bakışımdaki değişimleri gözlemlemek isteyeceğim bir kitap oldu.
