Kim olduğumuz sorusuna cevap ararken, aklımız hep, kim olacağımız sorusuyla karışıyor. Kim olacağımızı düşündüğümüzde ise kim olmak istediğimiz sorusu peşimizi koyvermiyor. Gerçekte, kim olduğumuzu öğrenme süreci içinde bile kimliğimiz yeniden oluşuyor. Sanki Werner Heisenberg'in belirsizlik ilkesine tabi olmuş gibiyiz. Nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışırken nereye gittiğimizin bilgisi elimizden kaçıyor, eğer nereye gittiğimizi bilme gayretine kendimizi kaptırırsak nerede olduğumuzu unutma tehlikesine uğruyoruz. Ama bütün bu belirsizlik içinde karartılamayacak, önemi azaltılamayacak, vazgeçilemeyecek bir kalkış noktamız var: Bizler, hepimiz birer ürünüz. Hepimiz husule geldik, hepimiz oğullar ve kızlarız.
Kim olduğumuz sorusuna cevap ararken, aklımız hep kim olacağımız sorusuyla karışıyor. Kim olacağımızı düşündüğümüzde ise kim olmak istediğimiz sorusu peşimizi koyuvermiyor. Gerçekte, kim olduğumuzu öğrenme süreci içinde bile kimliğimiz yeniden oluşuyor. Nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışırken nereye gittiğimizi bilgisi elimizden kaçıyor, eğer nereye gittiğimizi bilme gayretine kendimizi kaptırırsak nerede olduğumuzu unutma tehlikesine uğruyoruz. Ama bütün bu belirsizlik için de karartılamayacak, önemi azaltılamayacak, vazgeçilmeyecek bir kalkış noktamız var: Bizler hepimiz birer ürünüz. Hepimiz husule geldik, hepimiz oğullar ve kızlarız.
Bir dindara evrenin nasıl oluştuğu sorulduğunda verdiği cevabın Tanrı olması aslında içselleştirdiği bilgi yoksunluğunun dışa vurumudur. İnsanların çoğu ''bilmiyorum'' demez; bildiğine inanır. Evren nasıl oluştu sorusuna ''Tanrı yarattı'' demek psikolojik bir savunmadır. Aslında yaptığı tek şey bilmiyorum
New york için iftar vakti …
"Kaybedecek bir şeyinin kalmaması, özgürlük galiba."
İyi geceler Sayın Dinleyen sizinle yatmış mıydık?
Cevabı olmayan herhangi bir şeyin sorusu da olmaz zaten sayın dinleyen. Sorular sadece cevabı duymak isteğiyle var olurlar.
Kaybedecek bir şeyinin kalmaması, özgürlük galiba.
Ölümün olduğu yerde daha ciddi
Erkek nefreti ve kadın tapısı aşılamak için yazılmış, yalan, çarpıtma ve yanlılıkla dolu sözde bilim kitabı. Kitabı bana kimin tavsiye ettiğini unuttuğum için kendisine söyleyemedim. Buradan kitabı tavsiye etmiş veya beğenerek okumuş olan herkese söyleyeyim: Bu şekilde kitap okursanız bilim adına daha çok aldatılırsınız.
Aynı yazar tarafından
Neyi ortadan kaldırıyorum? Burjuvaların geçmişin barışçıl yollarla muhafaza edilmesi arzusunu. Birleştirici bir güçtür bu… insanoğlunu, aralarında uzayın parseklerce uzanan boşlukları varmış gibi görünmesine karşın, kırılgan bir topluluk halinde bir arada tutar. Bu dağılmış parçaları ben bulabiliyorsam başkaları da bulabilir. Birlikte olduğunuz zaman ortak felaketleri paylaşırsınız. Hep birlikte yok edilebilirsiniz. Bu yüzden tutkusuzluğun, sıradanlığın, amaçsız hareketlerin ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyorum. Size bunun koskoca uygarlıkların bile başına gelebileceğini gösteriyorum. Size çağlara yayılan upuzun hayatlar veriyorum, ki herhangi bir telaş veya karışıklık olmaksızın, hatta "Neden?" sorusu bile sorulmaksızın ölüme doğru usulca kayıp gidiyorlar. Size Tanrı İmparator Leto denen sahte mutluluğu ve gizli felaketi gösteriyorum. Artık gerçek mutluluğu öğrenecek misiniz?
"Kim olduğumuz sorusuna cevap ararken, aklımız hep, kim olacağımız sorusuyla karışıyor. Kim olacağımızı düşündüğümüzde ise kim olmak istediğimiz sorusu peşimizi koyuvermiyor. Gerçekte, kim olduğumuzu öğrenme süreci içinde bile kimliğimiz yeniden oluşuyor.
Sanki Werner Heisenberg’in belirsizlik ilkesine tâbi olmuş gibiyiz. Nerede olduğumuzu öğrenmeye çalışırken nereye gittiğimizin bilgisi elimizden kaçıyor, eğer nereye gittiğimizi bilme gayretine kendimizi kaptırırsak nerede olduğumuzu unutma tehlikesine uğruyoruz. Ama bütün bu belirsizlik içinde karartılamayacak, önemi azaltılamayacak, vazgeçilemeyecek bir kalkış noktamız var:
Bizler, hepimiz birer ürünüz. Hepimiz husule geldik, hepimiz oğullar ve kızlarız."