Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İşte ben hep böyle bildiğin gibi: Kaderi öpüp başıma komuşum, Gülüşüm, oturuşum, konuşuşum, Belli efendim, besbelli Yaşamaktan soğumuşum. Yaz yağmurları misali yıllarca Yağmış durmuşum kendi içime. Zaten dünya öyle dünya ki kim kime Herkes kendi derdine anca, Herkesin yüreği lime lime... . . .
Turgut Uyar
Turgut Uyar
Reklam
İçkicibaşı Gılgamış'a dedi ki: "Nereye koşuyorsun böyle, Gılgamış? Eline geçmeyecek aradığın yaşam. Tanrılar insanoğlunu yarattıklarında yalnız ölüm oldu ona verdikleri, kendi ellerinde tuttular yaşamı! Karnın dolu olsun yeter Gılgamış, sen ona bak, gece gündüz eğlenmene bak, gününü gün et, keyif sür, çalgılarla gece gündüz gül oyna, hep güzel giysiler olsun üstünde, başın temiz olsun, bedenin yıkanmış olsun, elinden tutan yavruna bak, karın mutluluğu tatsın göğsünde, budur insanoğlunun tek yapacağı."
Bugün yüreğim çok acıdı...
Şiir biter, Yollar biter, Yıllar biter, Hayat biter, Boşver çocuk boşver. Sen hep böyle insan kal. Vedalar ancak güzel yürekleri acıtır. Eğer yollar bir gün birleşicekse, kısmetinde varsa birleşir. Dünya çok küçük çocuk hemde çok..."
Günaydınnn:))
Günler hep böyle geçecek, güneş hiç batmayacak, neşe de keder de hep aynı kalacak sanırız. İnsanoğlu aldanıştadır. Güneş batar, yağmur kesilir, kuşlar yuvalarına çekilir. Hiç ummadığın anda bir dalga gelip Kayığı devirir.
Sevemiyorum İnsanları
"Sevemiyorum insanları. Huylarına gitmeyi, laklaklarını dinlemeyi, aman da pek içten olmalarını, sır vermelerini, ağız aramalarını, hislerini uluorta döküp saçıp etrafa, sonra üstlerine basınca seni kabahatli bulmalarını, bir latife yapsam anlamayıp bön bön yüzüme bakmalarını, arkamdan ağızlarının suyunu akıta akıta dedikodumu yapmalarını, en hakikatli, en dürüst, en ahlaklı, en iyi kalpli hep kendileri olmalarını ama bunu da böyle laf arasında sanki söylemiyormuş gibi yaparken utangaç mahcup çekingen söyleyivermelerini, sanki tek tuhaf benmişim gibi öyle olmadıklarını söylediğimde yüzüme hayretle bakmalarını, samimiyet yalanıyla küçümsemelerini, saf salak sanmalarını, ağzımdan arada bir küfür kaçıyor diye edepsiz bellemelerini, sıkıldığımı söyleyince aman aman pek incinmelerini, inceliklerini, arkasından konuşmuyormuş gibi yapıp en yakınlarını gözlerini kırpmadan çekiştirmelerini, aldatmıyormuş gibi yapıp bacak aralamalarını, bilmiyormuş gibi yapıp laf çarpmalarını, kırılmamış gibi yapıp kin gütmelerini, hep ben, hep ben demiyormuş gibi yapıp dünyayı etraflarında döndürmelerini, her boku bildiğini sanıp cahilliklerini, "aslında", "bana soracak olursan", "sahi ben", "geçen gün ne oldu", "o var ya o" diye başlayan bir türlü bitmek bilmeyen cümlelerini, gülerken gözlerini kaçırmalarını, el sıkarken sıkmamalarını, öperken öpmemelerini, sarılırken sarılmamalarını, tüm insanca sandıkları iğrençliklerini, hepsini, her şeylerini unutmak ve bir gül yapıp kumaştan boyaya batıra batıra duvarları güllerle kaplamak istiyorum."
Sayfa 47 - Sel Yayıncılık
Reklam
"İnsan insanın ilacıdır. Başka bir dünyada, başka bir ülkede, başka bir şehirde, başka bir sokakta, başka bir evde insan insanın ilacıdır. İyi gelir yan yana durmak. Hep bir arada. Hiç yıkılmayacakmış gibi. Hep sonsuzmuş gibi, orada, kadim. Bir arada. Beraber ve mutlu. Kim bilir, kim bilebilir sıradan bir ailede büyümenin verdiği o dünyalara sığmaz güveni. (...) Var olmak böyle bir şey olmalı. Kim bilebilir?"
Sayfa 38 - Sel Yayıncılık
💚🍀☕ hani hep ''konuşmaya çok ihtiyacım'' var diyoruz ya, aslında konuşmaya değil birine ihtiyacımız var. belki yanında sadece susabileceğimiz biri, belki omzuna yaslanıp öylece duracağımız biri, belki aynı şarkıyı aynı anda dinleceğimiz biri. en çok böyle biri olmalı. ne sevgili ne arkadaş. benim hiç kaybetmekten korkmadığım biri olmalı yanımda... eğer ki olmak istemiyorsada fazla ısrar etmeyeceksin! elinden geleni hakkıyla yapıp, bekleyeceksin... inat iyidir ama kıvamında... . . . 📷 ben yokken; çiçeklerim açmış, solmuş, kurumuş... gelir gelmez onların bakımını yaptım ve onlarla konuştum...dertleştim...ağladım... güldüm... "bizi kaybetmekten korkma, sen gitsen de biz dallarımız yapraklarımız kuruyup dökülse bile, köklerimizle seni bekliyor olacağız" dediler... anladım ki nankörlük yalnızca insana has bişey...
Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfet miyiz ?
Galiba biz, babacığım, birbirimizi hep böyle anlamadan sevdik.
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam
Dünyanın en kötü şeyi böyle bir hayatı yaşamak galiba. Unutup tekrar hatırlamak. Hatırladıklarının yaşadığın zamandan önce ya da sonra olması. Bir türlü ‘’ şimdiki ana” ait olamamak. Daha doğrusu “yaşanan anı” anlamlandıramamak. Ben buna “ bir kefesi boş kalmaya mahkum terazi dengesi” diyorum. Terazi hep dengede ama sadece bir kefesi boş, bomboş hem de. Diğer kefede zaman akıp duruyor. Zaman başka bir ana atladıkça dengeyi gösteren tırnaklar biraz oynuyor, kalkıp iniyor, sonra karşı karşıya duruyorlar.
Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her
"Sakın siz de başka erkekler gibi düşünmeyin..." dedi. Sözlerime başka manalar vermeye kalkmayın... Ben hep böyle apaçık konuşurum... Bir erkek gibi... Zaten birçok taraflarım erkeklere benzer... Belki de bunun için yalnızım..."
İNSANLAR İnsanlar, kimi iyi, kimi kötü. İrini, pisliği, cerahati. Kiminin yüreği taştan katı. Kimininse Tanrıca şefkati. Ama, hepimizin batar rahatı. Kaybettik dönüşsüz saadeti. Böyle hep dünyamızın adeti.
Theatre
(kül sokağı sakinleri) yüksek bi ses patladı kulağında. -----heeeyy, kime diyorum ulan! kaybolun burdan..-----ben sana git demedim mi. bir huyu vardı---- denilenin her zaman aksini yapan. -------gitmez! gitmedi tabi. bir tanesinde sustalı bıçak. kof, genelde yüreği olmaz bunların. köprünün başını mesken tutmuşlar. haraç istiyor da aga canını
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.