“Belki namaz kılmıyorsun. Hatta bir sürü borç namazın olmasına rağmen çok rahatsın. Hep bir mazeretin vardı değil mi? Şundan kılıyorum,bundan kılıyorum. O mazeretleri toprağın altına girince kimse dinlemiyor… ‘Tamam bunun mazereti varmış geçsin’ demiyorlar. Aklını başına al oğlum.”
Demek ki hep bundan kaybettim :)
Çerkes erkeklerinin sevgisini belli etmesi, hele de toplum içinde yakınlık göstermesi ayıp sayılırdı.
Reklam
Allah'ım bana bundan nasip ettt
"Baksana panda," dedi fare. " Merak ediyorum, Seninle hep böyle yürüyebilecek miyiz el ele Yaşlanıp kırış kırış olduğumuzda bile..."
"Demek insanoğlu yerimizi bir kez daha buldu. Bu demektir ki, bize artık rahat yüzü göstermeyecek." Camsap hemen atıldı, dedi: "Beni kuyuda bir başıma bırakan, yazgıma terk eden arkadaşlarımdan söz ediyorsanız eğer, onlardan çekinmeniz için hiç bir neden yok. Onların en çok unutmak isteyecekleri şey, o kuyu, o kuyuda ölüme terk
Sayfa 35
Bugün dinlenme günü olsun; bundan böyle her yedinci günde hep dinlenile! Bundan böyle burası Uzaklardaki Yuva anlanuna Eridu adıyla biline!
İnsan olmak, yani gerçek, kendi vücuduna sahip, kanlı canlı bir insan olmak dahi bize güç geliyor; bundan utanıyor, ayıp sayıyor, bildik, genel anlamda insan olmaya çabalıyoruz hep. Aslında biz ölü doğmuş yaratıklarız; zaten çoktandır canlı olmayan babalardan dünyaya geliyoruz ve bundan da gittikçe daha çok hoşlanıyoruz.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
korkuyorum ya en güzel yıllarım geride kaldıysa ya bundan sonra yaşadıklarım hep anlamsız olacaksa
Cenab-ı Hak Asr Sûresi'nde: "Asra (zamana) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır." (103/Asr, 1-3) buyurmaktadır. Zamana yemin ile başlayan bu sürede; iman, amel-i salih, hakkı ve sabrı tavsiye
Sayfa 117 - Otto YayınlarıKitabı okuyor
Sana anlattığım masallara bakarsan, benim hep karalar içinde gezen bir tür Elektra olduğum sonucuna varman olağan. Bundan böyle beni Peter Pan olarak gör; allı yeşilli sarılı giysiler içinde uçan, damların saat kulelerinin, yağmura dönüşmesinler diye bulutların üstüne çiçekler serpiştirmeye hazır bekleyen bir Peter Pan...
Kara Fatma'nın hayata her sahada bir er­kek gibi karışması mümkün olup olmadığı sorusuna verdiği cevabı da dikkate değer: “Bundan sonra erkek, kadın hep beraber çalışacağız. Kadın peçesiz ve yü­zü açık gezmekle iffetini kaybetmez. Zaten memleket bizden o kadar çok hizmet istiyor ki... Bunlar arasında peçe ve çarşafı düşünecek halde değiliz. İstanbullu hemşirelerimize silahı kapıp cepheye gidin denilemez; fakat onlara düşen iş, si­lah kullanmaktan daha büyüktür. Şimdiden sonra Anadolu'ya gitmeli ve cahil Anadolu kadınının gözünü açmalı. Anadolu halkı, hele kadınları, İstanbullu ha­nımları seve seve karşılayacak, onların söylediklerini harfiyyen yapacaktır. Ka­dın neden erkek kadar çalışmasın! Bugün Anadolu'da bir ailede iki erkek varsa, yanı başında on da kadın vardır, bunun için kadın, erkek hep beraber çalışacak­tır. Bunun kimseye bir zararı yok, belki faydası çoktur"; "İşte ben ne okumak ne yazmak bilirim. Şimdi tahsilim olsaydı zarar mı ederdim"; "Çocuklarımız mutlak okumalıdır. Ben çok iyi biliyorum ki bugün Anadolu'da erkek ve kız bü­tün çocuklar okuyacak olurlarsa Anadolu'nun hali değişecek, Türk'ün yüzü gü­lecek işi düzelecek, bütün batıl düşünceler kalkacak, Türkler yaşamaya başlaya­caktır. İşte bu nedenle, küçük kızımı okutmak için şimdiden çalışıyorum” diyor.
Sayfa 55
Reklam
aşırı önemli konu. hep savunduğum şey:
(…) neredeyse bütün gün oku­yan ve arada düşünmeksizin, eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine dü­şünme yeteneğini kaybeder, tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi. Birçok eğitimli insanın durumu bundan pek farklı değildir: Okumak onları ahmaklaştırır. (…) Çünkü bir kimse ne kadar fazla okursa, okuduklarından kalan izler de kaçınılmaz olarak o kadar az olacaktır. (…) Derin derin düşünmeye zaman yoktur ve okunan şeyler ancak derin düşünmeyle hazmedilebilir (…) Eğer bir kimse daha sonra üzerine düşünmeksizin sürekli okursa okudukları kök salmaz, büyük bölümü itibariyle kaybolur.
Şimdi bulabildiğim tüm soru cümlelerini üst üste yığıp, bulabildiğim en merhametli cevabın dizlerine yaslamak istiyorum başımı. Bulabildiğim en müşfik cümlenin önünde bir an olsun düşünmeksizin iyiden iyiye bitik, yorgun vücudumu yere bırakmak istiyorum. Uzanmak ve hangi günahtan kalma olduğunu kestiremediğim acıların yorgunluğunu bir parça olsun üzerimden atmak istiyorum. Uyumalıyım. Hayatımın parçalarını nasıl bir araya getirebileceğim konusunda en küçük bir fikrim bile yok. Nerden başlamalı ki? Başı ve sonu iç içe geçmiş bir hikayede ortaya çıkacağı anı karıştırmış bir kahraman gibiyim. Nerede ortaya çıksam yanlış karedeyim. Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. En azından tüm bunları hissettiğini. Belki de böyle bir beklenti benimkisi. Çünkü bunları sana asla söylemeyeceğim. Asla söyleyemeyeceğim. Oysa o kadar dilimin ucundalar ki… Rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez geriye çevirsen, ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda. Uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, bakışlarımı kaçırışım hep bundan. Burada hava her geçen gün biraz daha soğuyor. Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler. Biraz zaman diyorum. Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım. Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim… Aslında seni çok özledim…
Herkes hayat yolunu kendisi çizer. Ben de öyle yapmalıydım. Geniş bir hayal gücümün olduğunu, her şeyi soyutlayarak düşündüğümü kabul ediyorum. "Hoşuma da gidiyor doğrusu hayal kurmak ve soyutlamak. Bundan dolayı iki dersim diğerlerinden daha iyi olmuştur hep. Matematik ve astronomi... Varlığın sayımı ve hesaplanması demek soyutlayarak düşünmek demektir. Matematiği bunun için çok sevdim. Hatta matematik tarihine geçecek önemli buluşlarım oldu. Bulmak ve keşfetmek gibi bir amacım yoktu benim. Hoşuma giden şeyleri yapmaya çalıştım sadece, hoşlanmadığım şeylerden de uzak durdum. Hayal kurmayı sevmemin de astronomi ile ilişkisi var. Geceleyin karanlıkta göğün derinliklerin bakıp hayaller kurdunuz mu hiç? Kurmadıysanız beni anlayamazsınız.
Papalagi, bütün "şey"leri yaratabileceğine ve Büyük Ruh kadar güçlü olduğuna inanır. Zaten binlerce ve binlerce elin, güneşi doğuşundan batışına kadar hiç durmadan "şey'ler üretmeye çalışması da bundan. Ne işe yaradığını bilmediğimiz, güzelliklerini anlayamadığımız insan "şey'leri... Ve Papalagi, hep daha çok ve daha yeni şeyler tasarlar. Ellerine ateş basar, benzi kül gibi olur, sırtı kamburlaşır. Ama sonunda yeni bir şey bulmayagörsün, mutluluktan ışıldamaya başlar. Ve hemen ardından hepsi bu yeni "şey"i elde etmeye çalışır, ona tapınırlar, onun için kendi dillerinde türküler yakarlar.
Kadınlar birer büyük çocuktur. Masal duygularını yitirmemişlerdir. Hem onlar için gerçek yaşamın çerçevesi öylesine dardır ki, hep sıyrılmak isterler bundan.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.