Mustafa hocam hep yazsa, biz hep okusak onu. Öyle anlatıyor ki, kitaptaki bütün karakterlerin ızdırabına ortak oluyorum. Bu kitaptaki naif kızımız Süheylâ, “müslüman olmaya” karar veriyor. Bu karar sağlam değişiklikler, büyük vazgeçişler gerektiriyor. Süheylâ bir şeylerden vazgeçerken, ben de onunla birlikte düşündüm, “acaba mı?” “Olur mu?” Sonra birlikte kesin kararlar verdik.
Aşık olduğu adamı gördü, benim kalbim hızlı atmaya başladı. Sonra Süheylâ başını eğdi, kedisinin artık müslüman olduğunu ve Engin’in artık bir ‘yabancı’ olduğunu hatırlattı bana. Engin, Süheylâ’nın bu ‘yeni’ haline anlam veremedi başta. Halbuki anlamak için tek bir yıldız kayması yeterdi belki.
Süheylâ demişti ki “benle harama batmamış bir beldeye hicret edersen senle olurum.” Süheylâ sevdiği adama bu cümleyi kurarken ben kalbimi tuttum. Ve ki, gerçekten inanırsa insan, Süheylâ’nın deyimiyle ‘müslüman’ olmuşsa, her şeyden vazgeçebiliyor.
Mustafa Kutlu okuyalım! Bize, bizi anlatan ince, doğal ve bence dahi bir kalem.