Moskova'da öğrenciyken, "malûm kadınlar"dan biriyle, anlarsın ya, komşuluk etmek zorunda kalmıştım. Tereza adında bir Polonyalıydı. İri-yarı, kömür küfesinden çıkmış gibi kara bir kadındı. Birbirine bitişik kaşları, baltayla yontulmuşcasına kaba-saba bir suratı vardı. Karanlık gözlerinin hayvanca parıltısından, kalın ve gür sesinden,
Mutlu Olma Sanati Son 20 Kural
21. Hayatın Zevk ve güzelliklerine ilgilenmeden sayısız kötülüklerden mümkün olduğunca kaç 22. Hayat zar atmaya benzer.. planladığımız gibi gitmez.. 23. Hayatın ilk yarısı ve ikinci yarısı vardır 24. sahip olduklarının kıymetini bil ve onlara hiç sahip olmamış gibi gör.. 25. Yaptığın işin arasında hep oku ve bilgi insanları Danış.. 26. Daha iyilerine değil daha kötülerin düşün.. 27. Her türlü Özen görecelidir kalıcı olan peşinde koş.. 28. Bir şeyler yapmak çalışmak her zaman öğrenmek ... 29. her şeyin başı sağlık.. 30. Hayatımız hicte bizim kendi eserimiz degildir faktörler vardır.. 31. zamanı iyi kullan.. 32. Bir dahinin başına gelen son derece ilginç bir olay boş bir kafa için gündelik dünyanın yalan bir sahnesi olacaktır. 33. Kaderciliği teskin edici bir yanı vardır.. 34. Başından bakıldığında hayatın sonsuz, yolun solundan bakıldığında ise son derece kısa görünmesi... 35. Ruhunu zorlama ebedi planlar için çok güçsüz.. 36. Akıl acıyi çifte katlayarak misliyle hissettirir. 37. mutlu kendine yetenlerindir. 38. Mutluluk kolay değil. 39.içimizde bulmak zor başka yerde bulmaksa imkansız. 40. En büyük mutluluk kişiliktir.
Reklam
24 Temmuz 1923: Lozan antlaşması imzalandı. Lozan'daki görüşmeler esnasında TBMM'de sert tartışmalar oldu. Rauf Orbay'ın başında bulunduğu hükümet de, Lozan'da Türkiye'yi "başmurahhas" sıfatıyla temsil eden ismet İnönü'ye imza yetkisi vermedi. Bunun üzerine imza yetkisini TBMM reisi Mustafa Kemal verdi. 11 Ağustos 1923: TBMM ikinci
İstanbul'a 20 Eylül perşembe akşamı gelmiş, ancak salı sabahı pansiyona yerleşmiştim. Yine o gün akşamüstü Behçet Beylere gittim. Hem ihtiyar adamı görecek, hem de kabilse evde cumaya kadar istirahat edecektim. Ayrıca odanın eşyasını beğenmemiştim. Köşkte emanet bulunan eşyamızdan bir kısmını getirmek istiyordum. Eve girdiğim zaman kapıyı açık
Sayfa 248Kitabı okudu
Küçük varlıklar büyük düşünceler..
“Irmağın nereye kadar gittiğini görmek istiyorum. Biliyor musun anneciğim, aylardır bu ırmağın sonu neresi diye düşünüp duruyorum. Ama hâlâ işin içinden çıkamadım. Dün geceden beri gözüme uyku girmedi. Nihayet, gidip ırmağın sonunu bulmaya karar verdim. Başka yerlerde neler olup bittiğini bilmek istiyorum. Annesi gülerek: - Ben de çocukken çok düşünürdüm böyle şeyleri. Yavrucuğum, ırmağın başı, sonu olmaz ki. İşte hepsi bu kadar. Irmak hep akar durur ve hiçbir yere de varmaz. - Ama anneciğim, her şeyin bir sonu olmaz mı? Gece sona erer, gündüz sona erer, ay öyle, yıl öyle... Annesi sözünü kesti: - Böyle büyük lafları bırak bir yana; kalk, dolaşmaya çıkalım. Şimdi laf değil, gezinti zamanı! - Hayır anneciğim. Ben böyle gezmelerden bıktım artık. Yola düşüp gitmek, başka yerlerde neler olup bittiğini öğrenmek istiyorum. Bu lafları bana birinin öğrettiğini düşünüyorsun ama bilmeni isterim ki çoktandır düşünüyordum ben bunları. Elbette ondan bundan da çok şey öğrendim. Örneğin şunu anladım: Balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar. Sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?”
- Modern zamanlarda Türklerin ruhundaki göçebeliğe özgü nitelikler, onları “en iyiyi, en yeniyi, en güçlüyü izle!” formülü uyarınca davranmaya zorluyor. Göçebe-savaşçı ve hayvancı nitelikleri ağır basan Türk toplumu, kalabalık düşmanlara ve meşakkatli tabiat şartlarına karşı var kalma mücadelesinin gereği olan davranış kalıpları şekillendirmişti.
Reklam
168 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.