İnce bir ip üzerinde yürümek gibi bir şey seni sevmek. Her an ip kopacak diye korkuyorum. İpi kopartan kişi olmaktan daha çok korkuyorum. Senden uzakta geçen her dakika sanki ipi inceltiyor. Elimden kayıp giden misine gibi, ne kadar tutmaya çalışsam da elimi kesiyor, canım acıyor, bırakmak zorunda kalıyorum. Ellerimden kanlar akıyor, avuçlarım kanıyor. Bu ellerle dokunmak istemiyorum sana.
Uyuyor musun yoksa! Uykunda da çok güzelsindir, yine öyle sağına dönüp mü yatıyorsun?
Çok yorgunsun biliyorum! Hep yorgunum biliyorsun!
Niye mi yanında değilim, bilmiyorum ki. Elim kanıyor, avuçlarım kanıyor, öyle dokunamam sana.
Sen yine o geceliği mi giydin yatmadan önce. Biliyorsun çok önemli benim için, ayrıntılarda yaşıyoruz, ayrıntılarda sevişiyoruz. Her ayrıntı bizim için bir mutluluk, her ayrıntı bizim için bir suçluluk, her ayrıntı bizim için, umut ve umutsuzluk.
Kokun genzimde, derinlerde. Hissediyorum! Yokluğunun kokusunu içime çekiyorum. Yokluğunun kokusu nasıldır bilir misin? Hani avuçların kanar ya, kanla birlikte bir koku yayılır. Ölüyorsun sanırsın, ölüm kokusudur o! İşte yokluğunun kokusu böyle bir şey.
Acı var elbette. Umut olmaz mı? Her an, umut doluyum. Bekliyorum avuçlarımın iyileşmesini…Bekliyorum...
(ihtiyar - geçici insan masalları)