... acı, merhamet, umutsuzluk, kaybolan bir varlığın açtığı onulmaz yaralar, bütün o ölüm kabusları, hepsi ama hepsi, kuvvetli insanlarda bu yaşama sevincini kamçılamaktan başka bir şey yapmaz.
Sol gözlerinde altın rengi yedi ışıltıyla doğan Péniel ailesinin tatlı düşler, koyu kabuslar, ruhlarla ve koruyucu gölgelerle, gaipten fısıltılar ve doğum çığlıklarıyla dolu, birkaç kuşaklık hikayesi bu anlatılan. Bir nehrin kıyısında, karanlık bir mavnada başlıyor hikayeleri ve toprakta, Kara-Toprak’ta devam ediyor.
Avrupa’nın bütün kentlerinde
Zuhal Gözen / Vuslat
Hasret ve hüzünün, sevgi ve aşkın, aile ve dostluğun gizemlerle işlenmiş bir kurguda can bulmuş hali #Vuslat . Kaderin bir oyunu gibi birbirleri ile bağlantılı hayatlara ve farklı özlemlere tanık olacak, her karşılaştığınız gizemde sayfalar arasında kaybolacaksınız. Gurbetin zorluğunu ve hasretin acısını hissedeceğiniz gibi
Sibirya denince kaçınılmaz şekilde akıllara ilk olarak ne gelir? Meşhur soğuklarıyla ünlü bir bölge. Bitti. Bu kadar. Sibirya konusunda bilgili bünyelerin bile ilk düşünecekleri şey 'soğuk' olacaktır. Oysa akıllara ilk gelmesi gereken, Sibirya'nın, soğukları ve buzları arasından dünya edebiyat tarihine doğan güneşin doğuşuna, istemeden ve dolaylı
Madem öyle Allah'ım alırım bu yükü sırtıma.
Verecek bir şeyim yok ki senin uğruna.
Can senin nefes senin an senin,
Ama bırakma beni tek başıma.
Gün gelir elbet sabredene verirsin,
Yanımda olmayacaksa benden çekersin.
Madem sade Sen bilmek istiyosun,
Sen beni benden iyi bilmektesin.
Bu benim imtihanımmış, varsın çekerim.
Diyemesem de halimle,
Bir yanılgının, binlerce yenilgiden daha keskin olduğunu gördüğünde eve dönmek isteyeceksin ama ev; kapı duvar olacak. Ve sen, bildiğin denizlerde yeniden boğulacaksın. Aşina yüzler el olacak, ve yalnızlığı şah damarında hissedeceksin. Sonra geçecek. Her şey geçer, bilirsin.
Ve sonra yolun tam ortasında ayaklarının dermanı kesilecek, dizlerinin
Yayınımıza Dostoyevski’ye atfedilen sözle başlıyoruz.
Sahi, insan yaptıklarından mı pişman olur yoksa yapmadıklarından mı? Siz hangisisiniz, hayata karşı temkinli davranan mı yoksa “Yaptıklarımdan pişman değilim aklım hala yapmadıklarımda,” diyenlerden mi?
Eseri okumanın bu soru üzerindeki düşüncelerinizi derinden etkileyeceği düşüncesindeyim.
Zor günler geçiriyoruz ülkece.
Ve hatta o kadar art arda acılar çektik ki, zor aylar, zor yıllar...
Yeni milenyum bize hiç iyi gelmedi.
Yangınlar,
Bizzat tanığı olduğum sel,
Virüs derken şimdi asrın felaketi: deprem
Hepimiz yaralıyız.
Kimimiz bedenen kimimiz ruhen.
Geçmiyor ruhumuzda açılan yaralar...
Tutunacak yer arıyoruz olanca gücümüzle. Bu