Meselâ, “ruh nedir”, bilmiyorsun. “Madde nedir”, maddeyi de bilmiyorsun!
Nitekim madde, kuvantum teorisiyle gittikçe elden kayan bir şey olmaya başladı, değil mi?
Yâni sen bir yerden başlıyorsun, “hakikat maddede yatıyor” diyorsun.
Şu basbayağı gördüğün reel maddeden başlayarak, bunun inceliğine doğru gidiyorsun. Bunun inceliğine doğru gittiğin zaman, bir sürü şey giriyor işin içine; şuur seviyesinin her değişiminde gerçeklik seviyesinin değişmesi, “hürriyetler alanı” diyorsun.
“Hürriyetler alanı” dediğine göre; meselâ bu, bu taraftan gördüğü için hakikati böyle ifâde ediyor. Öbürü, o taraftan gördüğü için öyle ifade ediyor.
Tutuyorsun, “saklı düzen” gibi fizikî olmayan kavramlar kullanmak zorunda kalıyorsun. Şimdi, “saklı düzen” dediğin, fiziğe göre taşkın fikir; o fikri doğrulayıcı olarak fiziği yürütmek için kullanıyorsun… Meseleleri anlatabiliyor muyum bilmiyorum…
(SALİH MİRZABEYOĞLU, 29 Kasım 2014 ADALET MUTLAK'a Konferansı)