Danii onu tamamen boşalttığı zaman, ilk defa birlikte olduk- ları gece yaptıkları gibi soluk soluğa, sırtüstü uzandılar. Bu sefer Murdoch artık uzanıp elini tutabiliyordu.
Biraz önce geçirdikleri her anı hatırlamak Murdoch'un tekrar tahrik olmasına neden oldu. Üzerine doğru kalkınca Daniela'run gözleri kısıldı ve dudakları kıvrıldı.
o gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle gülü bübülü
Çifter çifter aylar gökyüzünde
Her gece ayın ondördü
Kuşlar geçecek damların üstünden
Kuşlar konacak dallara
”Dediler ki sevdiğin ölünce kalbinde kırk mum yanar,her gün biri söner.Kırkıncı gün hepsi söner,biri bekler.O tek mum ebediyen yanar,acını o tek mum tutar.Ben buna inandım.Hayalimde otuz dokuz mum söndürdüm her gece üfleyerek,içimdeki cılız nefeslerle.Gögsümdeki sızı hafifler,tekrar toplanır,çiğerime derin bir nefes girer diye kırk gün bekledim.Geçtiğimiz kırk gün,bugünü bekledim.Sabah uyandım,kendimi yokladım.Öğlen tekrar baktım.Kırkıncı ikindiyi beklerken kırkikindi yağmurları boşandı gözlerimden.Gecesini bekledim ve de gece yarısını.Hiçbir şey olmadı.Yalanınız batsın dedim.İçimde tek bir mum kalacaktı hani;peki ne,bu yürekteki BİN DÖNÜMLÜK ORMAN YANGINI.”
“Yıldızlar da zaman yolcularıydı. Bu eski ışık noktalarından kaç tanesi güneşlerin son yankıları şimdi öldü? Kaç kişi doğdu ama ışıkları henüz bu kadar uzağa gelmedi? Bu gece bizimki hariç tüm güneşler çökseydi, yalnız olduğumuzu anlamamız kaç ömür sürerdi? Gökyüzünün gizemlerle dolu olduğunu her zaman biliyordum - ama şimdiye kadar dünyanın onlarla ne kadar dolu olduğunu anlamamıştım.”
Her şeye rağmen zaman zaman müziğin sesi misafir odasından ikinci kata kadar ulaşıyordu. O gece viyolenselin sesi Robert'a gayriihtiyari bu dünyada kaderini muhtemelen mezara kadar paylaşacak olan o kadının varlığını hatırlattı. Belki ruhları daha sonra da birbirlerini tanıyacak ve bugünkü uykusuz viyolensel dinletisini uzaktan uzaktan duyacaktır.
"Çalışmak, yoksulluktan, açlıktan ve hastalıktan başka bir şey kazandırmıyor insanlara. Her şey aleyhimizde. Tüm ömrümüzü sabahın köründen gece yarılarına dek çalışıp didinerek tüketiyoruz, çirkefin aldatmacanın içinde sürünüyoruz, kahroluyoruz, öte yanda ise başkaları çektiğimiz çileler sayesinde çatlayıncaya dek yiyor, içiyor, eğleniyor. Ve bizleri köpekler gibi tasmalı,zincirli tutuyorlar, cehalet içinde bırakıyorlar, korku içinde yaşatıyorlar... Evet, hiçbir şeyden haberimiz yok ve her şeyden korkarız! Bizim yaşamımız bir geceden ibaret, zifir karanlık bir gece!"
İnsanoğlu gerçekler için absürt açıklamalar arar her zaman. Bu böyledir. Böylesi daha basittir. Biliyorum, ne istersem onu düşünebildiğim bir anda anladım bunu.
"Böylesine mükemmel bir şey sonsuza kadar süremez, değil mi? Tıpkı kayan yıldızlar gibi. Her gece sıradan yıldızları gökyüzünde görüyoruz. Çoğu insan kıymetini bilmiyor, hatta orada olduklarını bile unutuyor. Fakat bir insan kayan bir yıldız gördüğünde, o anı sonsuza dek hatırlıyor, hatta o anda dilek bile tutuyor.
O kadar çabuk gidiyor ki insanlar yakaladıkları kısacık ânın tadını çıkarıyorlar. Çünkü böylesine mükemmel ve özel şeylerin kaderinde solmak var. Elbet rüzgarla beraber uçup gitmesi gerek. Tıpkı bu çiçek gibi."
Görmezlikten gelinen sorunlar bir süre sonra karabasana dönüşür, her gece, her gece yeniden gelirler. Paylaşılmayan dertler insanı yaralar, asit gibi kemirir beynini adamın. Her şey anlatılmalı, temizlik yapılmalı. .. "