Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor. İyilik, yola düşen, yoldan toplanan bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şey değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir.
Eşi, üç çocuğu ve geliniyle beraber bir Kırgız köyünde yaşar Tolgonay kendi tarlarlarını kendi sürer, buğdaylarını toplar, ekmeklerini yine kendileri yaparlar. Durumları çok iyi olmasa da mutludurlar, çünkü tüm aile bir aradadırlar. Ta ki geleceği beklenen ama gelmesi hiç istenmeyen o mektup gelene kadar. En büyük oğlu Kasımın askere çağırılma mektubu... Her şey bu ayrılıktan sonra kötüleşmeye başlar. Savaşım getirdiği sefalet, açlık, özlem, acı haberler, umutsuz bekleyişler, ufak mutluluklar... Tolgonay işte yaşadığı tüm dertleri hepsinin en yakın şahidi olan Toprak Ana ya anlatır. Bu zamana kadar nasıl okumamışım dedirten bir kitap oldu. Okurken tek hissetiğim şey hüzün oldu. Çok söze gerek yok, herkesin okumaktan pişman olmayacağı kısa ve etkileyici bir hikaye. Bir Cengiz Aytmatov kitabıyla oldukça geç tanışmış olsam da, diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum keyifli okumalar...