Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Haklı ya da haksız olmadan yazmak istiyorum, doğru ya da yanlış da sizin olsun. Söylediğim her şeye bir kulp takılabildiği için çekiniyorum konuşmaktan. Belki yazmak,fakat altına imzamı atamam zaman durmadığı müddetçe. Yürüsem suç,ayağa kalksam suç,konuşsam suç, susam belki suç. Ne de kaybolmak bir çare. Yalnızca kendimi duyumsamak,hissetmek istiyorum. Bakın işte,tüm bu kalabalık ve hengame içinde kaybolmadım ve ben de insanım, benim de kalbim var;bir bu anlaşılsın istiyorum. Kimseye kırılmayacak kadar korkuyorum,korkağım. Bir hakkım olduğunu serdedemem, korkarım üzerime çullanırlar diye. Korkarım,meramımı açarsam susturmaya çalışırlar diye. Bir çığlık atmak istiyorum o zaman yalnızca, ben ve siz beni duyun,hissedelim varlığımı,fakat ne dediğimi anlamayın ki suçlamayın beni yine. Şikayetçi değilim,başıma gelen her şeyin müsebbibi benim, biliyorum. Ölmeden önce yalnızca, gerçekten bir insanla konuşabilmek ve onda kendimi hissetmek isterdim. Tüm bunlar çok mu karışık? Belki de öyledir,fakat böylesi daha iyi. İnsanlar bilmedikleri değil, anladıklarını sandıklarının düşmanı çünkü. Ben anlaşılır sayılıp düşman kazanmak istemiyorum. Cesaretim yok.
Birinci Lem'a
Tevhid iki kısımdır. Mesela, nasıl ki bir çarşıya ve bir şehre büyük bir zatın mütenevvi malları gelse iki çeşitle onun malı olduğu bilinir. Biri; icmalî, âmiyanedir ki "Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahip olabilsin." Fakat böyle âmî bir adamın nezaretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahip çıkabilir. İkinci çeşit odur ki her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, her bir ilan üstünde mührünü bilir bir surette "Her şey o zatındır." der. İşte şu halde her bir şey, o zatı manen gösterir. Aynen öyle de tevhid dahi iki çeşittir: Biri: Tevhid-i âmî ve zâhirîdir ki "Cenab-ı Hak birdir, şeriki naziri yoktur, bu kâinat onundur." İkincisi: Tevhid-i hakikidir ki her şey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rububiyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya her şeyden onun nuruna karşı bir pencere açıp onun birliğine ve her şey onun dest-i kudretinden çıktığına ve uluhiyetinde ve rububiyetinde ve mülkünde hiçbir vechile, hiçbir şeriki ve muîni olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip iman getirmektir ve bir nevi huzur‑u daimî elde etmektir.
Reklam
Bazen ah diyorum durmadan, Şimdi ben ahlatın başında, Otuz iki yaşımda. Ahlar ağacı gibi. Rengârenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma, Mavi,mor, kırmızı ve yeşil, İstedim, hep istedim, Sen iste derdim, iste yeter ki Vereyim. Her istediğimi verdim. Arttım, fazlalaştım, Eksikli yaşamaktan. Ahlara ağacıyım, gibisi fazla.
Dünyada her şeye, kurda kuşa, karıncaya, ota çiçeğe, dikene, hırlıya hırsıza, uğursuza kocaman gözleri hayretle, sevgiyle dolmuş, işte böyle bakardı.
Hani akşamla ağırlaşan sular vardır. Her şeyi içine ala ala. Bütün gün, başkalarının yaşadığı şeylerle zengin, işte öyle olurdum…
Kendi geç­mişimin benden kaçmış olduğunu çoktan beri anlamıştım. Ama benim alanımın dışına kaçmış olduğuna inanmıştım. Benim gözümde geçmiş, bir çeşit emekliye çıkarına; bir başka varoluşma biçimi, bir tatil ve hareketsizlikti. İşi bi­ten her olay, kendi kendine bir kutunun içine usulca giriyor ve bir fahri olay niteliği alıyordu. Hiçliği düşün­mek bu kadar zordur işte.
Reklam
muallaydı adı, 18 yaşındaymış, fırının orda gördüm kendisini, aptal bir kitap vardı elinde, güzel kızdı, alımlıydı, kumral saçları vardı, hafif esen rüzgarda bir nilüfer gibiydi, ben 20 yaşındaydım, değirmende çalışıyordum, yüzüm gözüm bembeyazdı, samsun 216 içiyordum her sabah, sene 2007'idi, bir mart sabahı idi, aptalca bir an'dı ama aşktı, muallaydı ismi, Hatice teyzenin kızıydı, güzeldi işte, daha dündü ve daha 2007'idi...
Ebû Hureyre radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre, o, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir: ''Ne dersiniz, sizden birinin evinin önünde bir nehir olsa ve günde beş defa orada yıkansa bu onda her hangi bir kir bırakır mı?'' Sahâbîler ''Hayır, onda hiçbir kir bırakmaz'' dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü şöyle buyurdu: ''Beş vakit namaz da işte böyledir. Allah onunla günahları yok eder.'' [Müslim, Mesâcid 283. ]
88 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"DAHA ŞİMDİDEN BOYNUZ KULAĞA GEÇECEK GİBİ GÖRÜNÜYOR..."
Bu kitabı ilk okuduğumda pek de yorum yapma taraftarı değildim ama kitabın kötülüğünden değil, sadece çok kusuruz bir kitap. Kitaplığımı düzenelerken fark ettim ki hevesle okuduğum bu kitap hevesle altını çizdiğim satırlar yorum yapmayı hak ediyordu. öncelikle şundan bahsetmeliyim kitap tam anlamı ile muazzam tam anlamı ile idealist bir öğretmen
İdealist Öğretmen
İdealist ÖğretmenGrigory Petrov · Koridor Yayıncılık · 20176,2bin okunma
İşte en mükemmel şiiri :D
İşim gücüm budur benim, Gökyüzünü boyarım her sabah, Hepiniz uykudayken. Uyanır bakarsınız ki mavi. Deniz yırtılır kimi zaman, Bilmezsiniz kim diker; Ben dikerim. Dalga geçerim kimi zaman da, O da benim vazifem; Bir baş düşünürüm başımda; Bir mide düşünürüm midemde, Bir ayak düşünürüm ayağımda, Ne halt edeceğimi bilemem.
Reklam
1920 yılının Mart ayında Kara Vasıf, Mustafa Kemal Paşa’ya İngilizlerin bir hükûmet darbesi hazırladıklarını yazmış, aynı zamanda İstanbul’daki Meclis’i dağıtacaklarını, bundan dolayı Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında Anadolu’da bir hükûmet hazırlanması lüzumunu bildirmişti. Kendisinden İstanbul meclisinden istediği kimselerin isimlerini
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.