Hem neden ölümsüzlüğe sahip olmak isteyesin ki?" diye sordu.
"Nasıl istemeyesin?!" dedim karşı çıkarak. "Bir mum gibi sönmek mi istiyorsun? Varlığını sürdürmek, sürekli olarak gelişmek, büyümek ve ne bileyim, sonsuza kadar mutlu olmak istemez misin?"
"Açıkçası, hayır," dedi. "Hiç istemem hem de. Ben çocuğumun ve onun çocuğun varlığını sürdürmesini isterim, ki öyle de olacak. Neden böyle bir şey isteyeyim ki?"
"Ama Cennet bu!" diye israr ettim. "Huzur, Güzellik, Rahatlık ve Sevgi var burada, hem de Tanrı'nın yanında olacaksın." Daha önce din konusunda hiç bu kadar dil döktüğümü hatırlamıyorum. Lanetlenme konusunda dehşete düşmüş, Kurtuluş'un adaletini sorgulamış olabilirdi fakat Ölümsüzlük kesinlikle asil bir inançtı.
"Ah, Van," dedi ellerini bana uzatarak. "Ah Van, hayatım! Bu konuda böylesine derin hislerin olması ne harika! Elbette bizim istediğimiz de bu, Huzur, Güzellik, Rahatlık ve Sevgi, ve Tanrı'nın yanında olmak! İlerleme de tabii, unutma, her zaman ama her zaman Gelişmek gerek. Bizim dinimiz de bizim bunları istememizi ve bunlar için çalışmamızı öğütlüyor, öyle de yapıyoruz zaten."
"Ama sizinki BURASI için geçerli," dedim, "sadece dünyadaki hayat için."
"Ee? Siz de ülkenizde, sevgiye ve hizmete dayalı o güzel dininizi bu hayat için, dünyadaki hayat için yaşamıyor musunuz?"