Kaderin, daimi olarak arzularımızı ve hayallerimizi gözetlediğini, onun dönemeçlerinin bizim dönemeçlerimizle aynı olmadığını, iki dönemeç arasında bizim iyiliğimizin olasılıkla onun en son düşüncesi olduğunu henüz bilmiyordum.
Sözler yardımıyla şahane konuşmalar yapabiliriz ama o sözlerin —burada ve şimdi var olmamızı sağlayan— bedende temeli yoksa söylediklerimizin maskesi kolayca düşürülebilir.
Kimdir bizi böyle tersine çeviren
Her ne yapsak yolumuza çıkan birini andırırız?
Görünce son tepeden bir daha vadisini
Nasıl döner, duraklar, oyalanırsa –
Öyle yaşıyoruz işte
vedalaşıyoruz daima.
Hayatım boyunca olağanüstü
biçimde fiziksel tedirginlik çekmiştim; sürekli kaynayan zihnim yüzünden entelektüelin
durağanlığını asla olumlu bir nitelik olarak göremedim.
O “Asla!” sivri çakıllardan, çelikten, kırık camlardan, dikenli tellerden oluşuyordu. O
“Asla!” bir engeldi, bir silahtı, hayatını ebediyen koruma adına yerleştirilmiş bir barikattı.
Beden oluşmuştu ama kanatlar henüz kozanın nemiyle ağırlaşmış durumdaydı. O geçici
devinimsizliğin tutsağı olarak antenlerimin gücüne sahiptim.
Onlar, hayatımın en büyük armağanlarıydı; görülmeyeni görmeme, algılanması mümkün
olmayanı duymama onlar yardım ediyordu.