Tefekkür kalbin kandilidir
"Allah vardı, onunla beraber hiçbir şey yoktu. Şimdi de öyle, önce olduğu gibidir. O halde varlığını yok et ve bilinmezlik toprağına göm; çünkü gömülmeyen şey bitmez. Tefekkür kalbin kandilidir; o giderse kalp için ışık yok demektir. Ariflerin kalpleri ve sırları, nurların doğduğu yerdir. Seni birisi hak ettiğin şekilde övdüğünde, sen de o hali sana veren Allah'ı övmeye başla ki ariflerden olasın. Her varlıkta Allah'ı gör, her varlığı Allah suretinde gör. Bir gülün kesretinde ve bir lalenin vahdetinde Allah ile ol."
Sayfa 184
....o zaman anladım, insan ruhunun her şeye gücü yettiğini, Tanrının insanın içinde olduğunu. Onu bulmak için yeryüzünün öteki ucuna gitmenin boşuna olduğunu. Bütün yapacağımız şey, bakışlarımızı kendi yüreklerimize çevirmektir...
Reklam
... Ruhsal hastalıklara çare bulan bir kitap
Rus yazar Tolstoy kısaca kendi hayatını anlattığı "İtiraflarım" adlı kitapta; küçükken dini bir eğitim aldığını, fakat koleje gittiğinde öğretmenlerin ve eğitimin tesiriyle ateist olduğunu, sonra da her türlü günahı işlediğini anlatır. Tolstoy, "İki olay benim gözümü açmama vesile oldu" diyor. Birinci olay, Paris'e yaptığı bir yolculukta bir mahkûmun giyotinle idam edilmesini görmesi, ikinci olay da genç yaştaki kardeşinin bir hastalıktan dolayı acı çeke çeke ölmesidir. Tolstoy kendi kendine, "Ölüm diye bir şey var. Fakat niçin var?" sorusunu sorar. Tabii bu sorular, "Hayat niçin var? Hayatın amacı nedir? Niçin yaşıyorum?" sorularını da çağrıştırır. Allah'a inanan bir kişi için bu soruların cevabı kolay ve basittir. Fakat Allah'a inanmayan biri için bu sorulara cevap bulmak zordur. Tolstoy, "Başlangıçta bu sorular bana çocukça geldi, fakat daha sonralan dünyanın en mühim sorularının bunlar olduğunu gördüm diyor. Ve şöyle devam ediyor, "Bu soruların cevabını bulmak için felsefeye ve bilime müracaat ettim. Onlar bana dediler ki: Bize istediğini sor. Yıldızları, hayvanları, bitkileri her şeyi sor. Fakat bunları sorma. Çünkü bu soruların cevabı yok dediler." Tolstoy, bu sorulann cevabını bulamadığından depresyona girdiğini, hatta kaç defa intiharı düşündüğünü, fakat "İleride bunlardan kurtulurum" düşüncesiyle kendini tuttuğunu söylüyor. Nihayet üç yıl süren bu depresyonlu dönemin ardından güçlükle Allah'a inanır ve o hallerden kurtulur.
ZEYL-ÜL HABAB
kim, kendini Allah'a verirse, Allah için olursa, her şey onun olmuş olur. Eğer kendisini ona vermezse, her şey onun aleyhinde olur. Kendini Allah'a vermek demek ise, her şeyi O'na bırakmaktır. Hem de her şey O'nun olduğuna ve O'ndan geldiğine ve O'na döneceğine kat'î iz'an etmektir. Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Kendisine sesleniyormuş gibi okumak
Kur'an okuyan kimse, ayetlerin doğrudan doğruya kendisine seslendiğini düşünmesi gerekir. Bir emri veya bir yasağı gördüğünde, derhal onları kendisi açısından değerlendirmelidir. Kur'ân'ın her vaat ve her tehdidinde de, muhatabın kendisi olduğunu düşünmelidir. Öncekilerin ve peygamberlerin kıssaların okurken, o kıssaların eğlence olsun diye değil, ibret alınsın diye anlatıldığını aklından çıkarmamalıdır. Onlardan alması gereken mânevî dersi almasını mutlaka bilmelidir. Kur'ân'da hiçbir kıssa yoktur ki o kıssada Peygamber aleyhisselâma ve ümmetine yararlı bir nokta bulanmamış olsun! • Onun için Yüce Allah su hatırlatmayı yapar: Peygamberlerin başlarından geçenlerden sana anlattığımız her şey, senin gönlünü pekiştirmemizi sağlar. Bu kıssalarla sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bi öğüt ve bir uyarı gelmiştir. (Hûd,11/120)
İbn Teymiyye der ki: "Yusuf aleyhisselam, Allah'ı seven ve dini ihlâsla O'na has kılan birisi olduğundan dolayı aşkla imtihan edilmemiştir. Allah Teâlâ onun hakkında şöyle buyurur: "Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı." (Yusuf, 24) Aziz'in karısına gelince, o şirk koşmakta idi; bundan dolayı da aşk ile imtihan edildi. Dolayısıyla, bir kimse 'aşk' ile imtihan ediliyorsa, bu ancak onun Tevhidinin ve ima- nının eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Allah'a yönelen ve O'ndan korkan bir kalpte, aşk hak- kında şu iki engelleyici şey bulunur: 1-) Allah'a yönelmesi ve O'nu sevmesi. Kuşkusuz bu, her şeyden daha tatlı ve daha güzeldir. Allah'a duyulan sevginin yanında herhangi bir yaratılmışın ona mukavemet gösterecek bir sevgisi kalmaz. 2-) Allah'tan korkması. Çünkü korku, onu aşktan alıkoyar. "277
27 Mecmuu'l-Fetâvâ, 10/135Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.