Konuya nasıl giriş yapsam, nereden başlasam hiç bilmiyorum.
Bir hayat düşünün; hep yerinizde saydığınız, hiç ilerlemediğiniz, gününüzün sadece yemek yemek ve uyumaktan ibaret olduğu. En büyük derdiniz(!) yapılacak işleri düşünüp, planlamak. Ama asla bu planları hayata geçirmemek.
İşte karakterimizin hayatı böyle bir hayattı.
Ve bu hayatı o kadar benimsemişti ki, yakın arkadaşının tüm çabasına rağmen hiçbir değişiklik gösteremedi. Gösteremedi diyorum çünkü içinde bir yerlerde hep bir şey yapma arzusu vardı aslında. Ancak o başka türlü yaşamayı bilmiyordu. Doğduğu ilk andan itibaren her şey onun adına düşünülmüş, planlanmış, yapılmıştı. Ona sadece bu hayatı yaşamak kalıyordu. O da öyle yaptı.
Onun için hayat; Ya şimdi ya da hiçbir zamandı. O da hiç bir zamanı seçti…
Kitap beni o kadar etkiledi ki bir çok yerde durup düşünme ihtiyacı hissettim. Hiçbir şey yapmadan sadece yemek yiyip uyuyarak ömür geçer mi? Böyle bir hayatı kim ister? Hayatta o kadar yapılacak iş, gidilecek yerler, okunacak kitaplar var ki…
Her okuduğum sayfada karaktere hem sinirlendim, hem üzüldüm. Tembellikle geçen bir ömür. Ve buna rağmen çevresindeki herkese kendini çok sevdirmiş olması inanılmaz.
Çok geç okuduğum ancak iyi ki okudum dediğim kitaplardan.