- "(...)Sayılı vâhidlerin birbirine kaç türlü nisbet olursa, o şekiller de sayılı olmaya mahkûm bulunduğuna göre, bir lisân içindeki bütün tertipler, en duyulmadık deli saçmasından, en görülmedik ciddi esere, bir vatanı kurtaracak hamle sırrının izâhından, bir hastayı iyi edecek ilacın terkip ifâdesine, bütün doğruların doğru veya yalanına kadar, hattâ bu cümle ve her cümle de beraber, evvelden muayyen, evvelden mukadder, evvelden malûm, evvelden mevcud şeyler değil midir? Dikkat et oğlum, dikkat et! Bu muayyenin, bu mukadderin, bu malûmun, bu mevcudun dışında, ne bir hasta sayıklayabilir, ne bir inkılâpçı yolunu bulabilir, ne bir âlim keşfini yapabilir, ne bir şair edasını kalıplaştırabilir. Görüyorsun ki, her şey amma her şey, oralarda, ötelerde, bizi aşan bir âlemde, hazır mevcutlar hâlinde, bir ağacın dalları gibi üst üste bekliyor; ve biz boynumuzu uzatabildiğimiz nisbette bu dallardan bir yemiş koparıp yiyebiliyoruz. Fakat yemişin kendisi bizim değil, ağacın... Gölgesi ve tesellisi de bizim..."