Ve bitti...
Bir an hiç bitmeyecek sandım!
Öyle güzel iç içe hikayeler vardı ki her an bir başkasının içine düşebilirim diye düşündüm ama olmadı! Kayıp gitti ellerimden
Puslu Kıtalar Atlası...
Çok kitap inceledim bu uygulamada. Ama itiraf ediyorum en çok bu incelemeyi kafamda kurmakta zorlandım. Postmodernizm, iç içe anlatım, üst kurmaca...
Ne çok hikayeye
Rüzgarlı Pazar 'ı okuma sürecindeyken inceleme yazmam diye düşünüyordum. Ancak yukarıdaki gibi bir final cümlesiyle karşılaştım. Bu cümle, okuduğum kitapların içinde en iyi final cümlesi olarak benim için ilk üçte yerini aldı. Hal böyle olunca kitap hakkında üç beş kelam etmeden geçmek haksızlık olur
İncelememe öncelikle şairle başlamak istiyorum. Kitap şu müthiş açılışla başlıyor;
"Münire'ye
Bir gün, laf arasında, bana: "Bir beşik gibi sallanır dünya, rahat uyusun diye bütün çocuklar..." gibi bir söz söylemiştin. O gün bugün düşünürüm ki, insanların barışını ve evrensel sevgiyi daha özge bir biçimde anlatmak kabil değil.
"Çok sevdiğin ama geri döndüremeyeceğin kişiler, her hatırladığında seni tekrar tekrar terkeder..." Diyor Tolstoy Çünkü iyi bir hafıza en büyük cehennemdir. Hatıralar acı verici şeylerdir... ' Çünkü hatıra olmuş şey,muhtemelen birdaha hiç yaşanmayacak kadar uzaktadır...'
Ahmet Muhip Dıranas, Cumhuriyet’ten sonraki Türk edebiyatının önemli bir
fikir ve sanat adamıdır. Ki O sadece edebiyatla değil, resim, fotoğrafçılık gibi sanatın pek çok dalıyla yakından ilgilenmiştir. Dıranas’a göre sanat insanoğlunun ferdî ve maşerî ölüme karşı bulduğu tek çaredir.
Dıranas, hocası Ahmet Hamdi Tanpınar gibi, şiirde dil ve
"İnsan doğar, büyür, değişir, dönüşür ve sonunda ölür. Yıldızlar çok uzaktadır; baharlar kısa sürer, yazlar avucundan kayıp gider. Yeryüzünde kalbe dokunmayan her şey biraz eksik kalır."