...
Dar Kapı adlı bir kitap gördü.Cebindeki paraları saydı.Sinemaya gitse kitaba yetmeyecek. Kitaba verse, sinemaya giremeyecek. .....
Okuyor, okuyor;kitaba adını veren esrarengiz dar kapı ne zaman söz konusu olacak, diye safyfaları çabuk çabuk tüketiyordu. Aslında hiç de umduğu gibi bulmuyordu okuduklarını. Hiç kimse, “Açıl susam, açıl!” diye bağırmıyordu. Her şey bir bulanıklık içindeydi. Dar kapı ise bir türlü görünmüyordu.
Bir ara omuzbaşında bir el uzandı. Kitabı Ertürk’ün elinden çekip aldı. Ertürk şaşkın baktı: Nöbetçi subay!
...
Ertürk, bu ilk suçundan ötürü bağışlanınca, bir daha bilmeden suç işlememeyi de öğrendi. “Oku!” diye verdiklerinden gayri hiçbir şey okumamayı, “ Düşün!” dedikleri dışında hiçbir şey düşünmemeyi...
Tehlike vaktinde önlenmişti işte.
Bursa Askeri Lisesi’nin en “itaatkar” bir öğrencisi olarak daha sonraki günler ve yıllarda da büyüklerine sonsuz “gururlar” verdi.
Varlığını bilmek, seninle her an olmaktan daha güzel şimdi...
Hani insan bazan ürker; sahip olduğu çoğu şeyin tek bir şey yüzünden elden kayıp gideceğine... Soğuk bir kış gecesinde üstünün açık kalması ve uykundan uyanınca hafif bir titremenin alması gibidir bu hâl. Sonra pikeyi ya da yorganı çekersin üstüne. Bir huzur kaplar içini, sığınmışsındır
İnsan, neşenin yerine üzüntüyü seçmeyi pek sever. Yirmi birinci asrın hastalığı budur belki de. Ne tuhaf. Pablo Neruda, "Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim." derken bir şeyler anlatmak istiyordu aslında. Bu sabah, "bir şeyleri" anlayın da sizi mutlu edenlere koşun sevgili okur. Vakit geçiyor. Var olun.
Wilhelm Genazino -
ISRARLA OKUMANIZI ÖNERİYORUM !!!!!!
Yaşlı kadın yatağından kalktı.
Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu.
88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu.
...
Penceresinden gözüken Kurtuluş
MUHAMMED PEYGAMBER İDİ O
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu
Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu
Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu
Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu
Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında
Durup su içen develeri izliyordu arada sırada
Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.
Sanki Cenneti görmüş, İlahi