Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fânî bir kızdır.
Bu dünyada herkes sinsi, herkes cılızdır.
Ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır.
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır.
Her büyüklük cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.
Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey,en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık,bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fâni bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi, herkes cılızdır
Ne hakikf aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır
Her büyüklük cüzzam gibi dökülür burda
En muazzam ölüm bile küçülür burda
17 Eylül 1914'te Mustafa Kemal Sofya'dan Tevfik Rüştü (Aras) Bey'e bir mektup göndermişti. Mustafa Kemal bu mektubunda 1. Dünya Savaşı'nın geleceğini nasıl gördüğünü açıkça ortaya koymuştu:
"Birtakım insanlar vardır ki hakkımdaki fikirleri daima olumsuzdur.
… Benim, her ne şekilde olursa olsun vücudumun ortadan
- ...bence kitap demek bir defa okumak için yazılan şey değildir. Bazı tanıdıklarım haftada üç dört tane okuyorlar. Onlara hayret ediyorum. Kitap. Nasıl diyeyim... İçinde yaşadığımız ev gibi olmalı, vatan gibi olmalı, ona alışmalıyız, bağlanmalıyız, köşesini bucağını gayet iyi tanımalıyız, her noktasına hatıralarımız karışmalı. Değil mi? Bir musiki parçası gibi... Her vakit başka başka eserler okuyanlar, iki üç günde bir dostlarını, evlerini, vatanlarını değiştiren insanlara benzemezler mi? Belki bunun için her yerde pek çok kitap çıkıyor, fakat iyileri ne kadar az.
Doğaya karşı olan hiçbir şey, doğru ve uzun zaman yaşayamaz. Her şey Tanrı'nın elinden çıktığı zaman iyidir; sonradan insanların elinde yozlaşıp bozulmuştur. Doğal ortamda yetişen her şey ehilleşmiş her şeyden yüz misli daha güçlüdür. Şehir insanlarında yüzeysel ve mekanik ilişkiler hakim olmuştur. Dürüstlük, samimiyet ve duyarlılık zayıflamıştır. Kötü eğitim sistemleri yaratıcılıklarını da köreltmiştir. Ölü insanlar çoğalmıştır; bunlar bedenleri için yaşadıklarından ruhları zayıflamıştır.
Demokrasiyi egzotik bir nebata benzetip ona kapalı bir ser hazırlama düşünceleri, De Gaulle tipi otoriter bir demokrasi nizamına geçiş, hükümeti ve iktidarı dokunulmaz kılmak hevesleri, toplu tevkifler veya parti kapatma düşünceleri, o garip Basın Kanunu, Emeklilik Kanunları ve Radyo'nun iktidara tapulanması gibi bir takım yollar, maksat için
Hitler ender bir insandı. Biyograflar ve tarihçiler hiç empati kapasitesi olmadığını düşünüyorlar, belki de bunun sebebi soğuk ve şiddet içeren bir çocukluktu. Kötü bir eğitim almış, tembel, fiziksel olarak çirkin olsa da dinleyicilerini kendine hayran bırakmış, karanlık bakışıyla karşı karşıya kalanları hipotezi etmiş ve bir ulusu dalkavukluğun
RÜZGÂR
(…)
Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fânî bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi, herkes cılızdır. (…)
İslâm düşüncesinde, insanları biraraya getirenveya ayıran akidedir.
Öteki bağların tümünün kendisinden kaynaklanıp ortaya çıktığı bağ akide bağıdır. Zira, akide insanı insan yapan özellikle bağlantılıdır. İnsanı, öteki varlıklardan ayıran bu özellik ise, Allah'ın ruhundan bira nefha olmasıdır, ki insan bu sayede akideye sahip olma ehliyeti
Vatan için canını veren her yaştan insan... Biz geride kalanların tek ortak durağıydı burası. Söyleyecekk çok şey vardı belki ama herkes susuyırdu burada. Çünkü derin acıların sesi olmazdı. Geride kalanların acıları ise fazlasıyla derindi.
Arzularım muayyen bir haddi aşınca
Ve kulaklar sözlerime sağırlaşınca
Bir ihtiras duyup vahşi maceralara
Çıkıyorum bulutları aşan dağlara.
Tanrıların başı gibi başları diktir,
Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir,
Ben de katıp vücudumu bu genişliğe,
Bakıyorum aşağılarda kalan hiçliğe.
Bu dağların bir rakibi varsa rüzgârdır.
Rüzgâr burda tek
Bu ülkede, temiz yürekli, duygulu ve candan insanlar vardı. Zenginin kapısı fakire açık ve gurbet yolları, sonunda mutlaka bir sıcak yurda ulaşacaktı. Orada, bütün kadınlar ana, bütün kızlar kardeş ve bütün çocuklar evlâttı. Oranın taşı arkadaş, yoksulluğun derecesi bence malûmdu. Faka,t bu maddi yoksulluğun içinde bir manevi varlık bulacağını
Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fânî bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi, herkes cılızdır.
Ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.