Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
ÖNCE AHLÂK
Çünkü ahlaki yaşantı, insanlığımızı tanımlayan ve dünyamızı gerçek kılan her şeydir. Ahlak, dünyamızl gerçek kılar, çünkü sadece gerçek dünyada acı vardır.
155 syf.
1/10 puan verdi
20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Anlam Arayışı'nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır. Okurlar, Frankl'ın tasvir ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir hapishane olarak kavramamızı sağlayacak parlak bir metafora dönüştüğünü fark edecektir. Gasset, Heidegger ve Sartre'dan aşina olduğumuz düşünceler ışığında, varoluşun çetin koşullarında "anlam"ı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, "İnsanı insan yapan nedir?" sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor. "Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir." (Tanıtım Bülteninden)
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl · Okuyan Us Yayın · 202335,1bin okunma
Reklam
İkinci sorunun cevabıysa size bağlı. Aynaya bakın: Bakışlarınıza karşılık veren kişi Lenina Crowne mu, yoksa Vahşi John mu? İkisini birden görmeniz olası, çünkü bizler daima her şeyin iki yönünü birden arzularız. Olimpos Dağı'nın etrafında uzanan, sonsuza dek güzel kalan, seks yapan ve başkalarının ızdıraplarıyla eğlenen kaygısız tanrılar gibi olmak isteriz. Ama aynı zamanda ızdırap çeken şu diğer kişiler olmayı da arzularız, çünkü tıpkı John gibi bizler de hayatın duyu oyunlarının ötesinde bir anlamı olduğuna ve anlık memnuniyetlerin asla kafi gelmeyeceğine inanırız.
Her konuda uzmanlaştığımız şu günlerde iki bilim alanında birden derin bilgisi olup da kendisini alanların ikisinde de gülünç duruma düşürmeyecek pek az insan var.
Gri gün
Gökyüzüne bakmıyor artık gözlerim, Bulutlar ağlasa ne çıkar, yaşlarım deniz değil. Her adımda bir parça daha yitiriyorum kendimi, Sokaklar sessiz, ben daha da sessiz. Yalnızlığım, kalabalıklar içinde bir gölge, Ne sen soruyorsun halimi, ne ben söylüyorum. Gülüşler sahte, bakışlar boşlukta kaybolmuş, Dünya dönüyor sanıyordum, meğer başım dönüyormuş. . Ellerim ceplerimde, umursamaz adımlarla, Her şeyin bir anlamı varmış gibi yaparak. Ruhumun rengi gri, düşlerim yarım, Nasıl olsa, sonunda hepimiz yalnızız.
Bu dünya, hiç birimize ebedi bir yurt değil. Hepimiz faniliğin bildirisini taşıyoruz yüzlerimizde.
Reklam
Güzellik karşısında duyduğumuz hayranlık, bizi Güzeller Güzeli'ne yaklaştırır. Bütün güzellikler O'nun güzelliğinin tecellisidir.
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Hiçbir şeye inanılmıyorsa, hiçbir şeyin anlamı yoksa hiçbir değere “evet” diyemiyorsak, her şey olanaklıdır, her şeyi önemsizdir. Ne “evet” kalır, ne “hayır”, katil ne haklıdır ne haksız. Kişi kendini cüzzamlıların bakımına adayabileceği gibi, içinde insanlar yakılacak ateşleri de tutuşturabilir. Kötülük ve erdem de birer rastlantı ya da gelip geçici birer istektir.
Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiçbir şeyin anlamı yoktur.
Sayfa 15
Reklam
Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiçbir şeyin anlamı yoktur.
Yaşamıma sıkıntı tecrübesinin hükmettiğini söyleyebilirim. Bu duyguyu ta çocukluğumda tanıdım. Eğlence, sohbet ya da zevklerle oyalanabilecek sıkıntı değil burada söz konusu olan; tabir caizse temel bir sıkıntı bu ve şundan ibaret: Kendi evinizde veya başkasının evinde, ya da güzel bir manzaranın karşısında, az ya da çok aniden her şeyin içi ve anlamı boșalıyor. içte ve dışta boşluk. Tüm evren hiçliğin damgasını yiyor. Ve hiçbir şey bizi ilgilendirmiyor, hiçbir şey dikkatimizi hak etmiyor. Sıkıntı bir baş dönmesidir, ama sakin ve yeknesak bir baş dönmesidir, evrensel anlamsızlığın ortaya çıkışıdır; bu dünyada da öbür dünyada da bir șey yapılamayacağının, yapılmaması gerektiğinin, hayrete varan, ya da en üst basirete varan kesinliğidir, bize uyabilecek ya da bizi tatmin edebilecek hiçbir sey yoktur dünyada.
İnsanların güvenilmez olduğunu düşündüğümüz için sır paylaşacak bir dost edinmiyor, bizim için daha iyisi olmayacağını düşündüğümüz için sıkıntı veren bir ilişkiden kurtulamıyor, başarısız olmaktan korktuğumuz için önümüze çıkan fırsatları tepebiliyoruz.
Sayfa 272Kitabı okudu
192 syf.
·
Puan vermedi
Kitaba başlamadan önce bir durun. Cioran ve felsefesi hakkında kısa bir araştırma yapın. Eğer hala 'evet, gerçekten hazırım' diyebiliyorsanız başlayın derim. Kısa sürede okunabilecek, kolay hazmedilebilecek bir eser değil. Her sayfa, her cümle üzerinde durup bazen dakikalarca düşünmeyi gerektiriyor. Cioran mutsuzluğu seçmiş ve kanıksamış bir adam. Nietzsche gibi kendine bir çıkış kapısı da bulmamış. Ona göre bu hayata geliş sebebimiz bile mutlaka bir yerlerde bir günah işlemiş olmamız. Hiçbir şeyin anlamı yok. İnt*har etmemiz bile anlamsız. Çünkü hepimiz "palavracı iblisler olduğumuzdan sonumuzu erteliyoruz." Bu sebeple "aşağılık birer kürek mahkumuyuz ya da evrenin leşi üzerinde sürünen bir solucanız." Satırlarca altını çizdiğim sayfa var kitapta. Okurken gözleriniz bazen okuduğunuzun şiddetinden yuvalarından çıkacakmış gibi oluyor. Yazara kızıyor hatta 'hadi canım, o kadar da değil, zavallı, ne yaşadı ki acaba' tarzında monologlarda buluyorsunuz kendinizi. Korku filmi sahnelerini aratmayan satırlar bir yandan şok edici, dehşete düşürücü iken diğer yandan ilginç bir şekilde haz da veriyor. Yani ben öyle hissettim. Kitabın sonlarına doğru yazara hak verdiğim yerler bile oldu. En ilginç bulduğum yerlerden biri Duanın Küstahlığı bölümünde Tanrıya dua etmeme gücü için yalvarırken aslında yine dua ediyor oluşu paradoksluğuydu. Pek çok farklı konuya ayrı metinlerde değindiği için durup dinlenip gücünüzü toplayıp okumaya devam edebilirsiniz. Okuyacak okurlara kolaylıklar dilerim.
Çürümenin Kitabı
Çürümenin KitabıEmil Michel Cioran · Metis Yayınları · 202110,3bin okunma
Her şeyin ulaşılabilir olduğu bir dünyada hiçbir şeyin anlamı yoktur.
Sayfa 15 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.