gerçek acıtmaz beni
Güne sabah namazı arkası yazı dersiyle başladım. @be- hiyemalkoc heyecan verici bir alıştırma getirmişti
derse. Bir Didem Madak şiirinin her dizesini okuyor ben de iki dakika içinde alt satırlar yazıyordum. Sonucu çok sevdik ikimiz de:
“Düşündüğünüz kadar iyi bir insan de- ğilim ben. Kalbim o kadar temiz, niyetlerim o kadar
“Şu an çok uzak bir alemde , bir şiirin kanatlarında seyahat ediyorum. Bana ulaşmanız mümkün değil. Gündelik hayatın kapsama alanı dışındayım. Ruhum sessizlikle yıkanıyor.”
"Alo? Şu an çok uzak bir âlemde, bir şiirin kanatlarında seyahat ediyorum. Bana ulaşmanız mümkün değil. Gündelik hayatın kapsama alanı dışındayım. Ruhum sessizlikle yıkanıyor. Alo? Alo?"
Ben asla onun gibi hissetmemiştim. Onun gibi olmamıştım. Ona altı yaşında sıradan bir heriftim. Ne evimden ne de hayatımdan kaçmayı düşünmüştüm. Hatta o kabuslar başlayana kadar, hayatı, ailemi, dostlarımı ve sahip olduğum her şeyi sevmiştim. Sözünü ettiği parçalanma duygusu benim için hiçbir şey ifade etmiyordu. Ben, içinde yaşadığım bu toplumun huzurlu bir bireyi olmaktan başka hiçbir şey istemiyordum. Sıradan bir salak olmak istiyordum! Benim için huzur, hiçbir şeyin değişmemesi anlamına geliyordu. Gitmemekten, bozmamaktan, değişmemekten geliyordu. Sahip olduğuna sahip çıkmaktan geçiyordu, huzura giden yol. Ama şimdi o yolun dışındayım ve korkuyordum. Dönememekten.
Alo? Şu an çok uzak bir alemde , bir şiirin kanatlarında seyahat ediyorum. Bana ulaşmanız mümkün değil. Gündelik hayatın kapsama alanı dışındayım. Ruhum sessizlikle tıkanıyor. Alo? Alo?
"Alo? Şu an çok uzak bir âlemde, bir şiirin kanatlarında seyahat ediyorum. Bana ulaşmanız mümkün değil. Gündelik hayatın kapsama alanı dışındayım. Ruhum sessizlikle yıkanıyor. Alo? Alo?"
bu süreklilik ne zaman kesintiye uğrayacak? İnsan hangi çatlaktan bakınca felaketi görür? Çember bozulmadı, uyum eksiksiz. Ana ritim burada; her zamanki ana zemberek de burada. Genişlemesini, büzüşmesini, sonra yine genişlemesini izliyorum. Yine de ben bunun içinde değilim. Onların aksanını yansılayarak konuşsam, beni nereye koyacaklarına karar vermek için tekrar konuşmamı bekleyerek kulaklarını dikerler - Kanada'dan mı geldim, yoksa Avustralya'dan mi; benimse her şey bir yana, arzum sevgiyle kollara alınmak; ben bir uyumsuzum, her şeyin dışındayım. Sıradanın koruyucu dalgalarını yakınımda hissetmeyi isteyecek olan ben, göz ucuyla uzak bir ufku yakalıyorum; sürekli kargaşa içinde şapkaların inip kalktığının farkındayım. Bana yöneltilense dolaşıp duran, kafası karışmış bir ruhun yakınışı (bakımsız dişleri olan bir kadın kasada bir şeyler geveliyor) 'Bizi ağıla geri götürün, böyle dağılmış, yukarı aşağı inip çıkan ve ön tarafina jambonlu sandviç tabakları konmuş vitrinin önünden geçen bizi.' Evet; seni düzene indirgeyeceğim.