Politik anlamda kadınlar hakkında edilecek kelamları, binbir farklı tartışmanın içinde derinleştirmek mümkün fakat ben yalnızca bizden bahsetmek istiyorum. Ekseriyetle arkadaşlığımızdan. Kadınlık üzerine düşünmeye başlamam hangi yaşlara denk geldi, çok da emin değilim. Çalışan bir annenin kızı için tek dileğinin parasal anlamda özgür olduğu bir
Din bahsinde çocukların eğitimine gelince ortaya çıkan ilk mesele çocuklara dini düşüncelerin erken yaşlardan itibaren verilmesinin doğru olup olmadığıdır. Eğitimle ilgili eserlerde bu bahiste pek çok şey yazılıp söylenmiştir. Dini düşünceler her zaman bir ilahiyatı tazammum eder ve kendileri hakkında ve dahası dünya hakkında henüz bir şey
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Okuyacağım kitapların bir listesi var ama okuma sırası yok. Bu kitaba da öylesine başladım. Şu sıralar duygusal takıldığım için ve kitabın hüzünlü olduğundan bahsedildiği için. İlk kısımlar duygusuzca okudum. Bütün kitap boyunca Elise'in arkadaşlarının olmasını, popüler olmasını falan bekledim. Eğer öyle olsaydı çok klişe olacaktı. Saçma sapan olacaktı, kitabın gidişatı neredeyse hiç bozulmadı. Her şey bir anda olmadı. Yavaş yavaş şekillendi. Şöyle durup bir düşününce 16 yaşındaki bir insanın kendini öldürmek istemesi normal görünüyor. Ergenlik dönemi normal. Şu bakımdan da saçma geldi, bilmiyorum benim için çok mantıksızdı hiç arkadaşının olmaması. Kız çirkin de değildi. Neden bu halde olduğunu açıklasa bile ben ikna olamadım.
Sonlara doğru okuduğuma pişman olmadım. Hatta acaba seri olsaydı ne olurdu diye düşündüm. Güzeldi. Okutturdu kendini, mesajlar vardı. Ben şahsen bir sürü ders çıkardım. Ve tekrardan imkansız diye bir şeyin olmadığını fark ettim. Ümitsizliğe kapılmak sadece can sıkıyor. Kitap bunu çok güzel anlatmıştı.
Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini:
- Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kar etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki sen bir garip
Cemal Süreya şiirlerini deli bir güvercine mı yazdı ? Ben bu yüzden sığırcık kuşlarına şiir yazmıştım yıllar önce. Oysa isimlerini ilk kez ilkokulda duymuştum. Fen bilgisi öğretmenimiz sığırcıklarım diye severdi bizi ve bir kuş olduğunu söylediğinde hiç birimiz inanmamıştık. Bende seviyorum artık sığırcık kuşlarını zira örgütlü canlılar.
Kural 129:
Çocukları yaftalamaktan, yargılamaktan ve kalıplara sokmaktan vazgeç! Senin onları anlaman gerekirken onların seni anlamasını bekleme! Her şeyin bir sırası var ve şu an anlaşılması gereken onlar...
- Fon müziği için youtube.com/watch?v=otY1sfv... (Massive Attack - Splitting The Atom (Official Video) -
Zekinin yere yıyılmasıyla Yazar sabit
bir şekilde silahı olduğu yerde
sabit tutup halini ve tavrını bozmadan
durur. Zeki’nin cebindeki telefon çalmaya
başlar. Seyirci sevinçli bir halde kapıya
üşüşür bir yandan sahnedeki
Bu romanı 5-6 yıl evvel yine okumuş ve hayli etkisi altında kalmıştım. Kitaplığımda görünce yeniden okuma isteği duydum. Başlamış olduğum Ali Şeriati serisinin yanında gitmeyecek bir kitaptı ama olsun, karışık ve dağınık okumayı seven bir yapım var. :) Kitabı iki gün içerisinde bitirdim, ilk okuduğumdaki hazzı aldım mı? Kesinlikle Hayır!!! İlk okumamda derin ve anlamlı gelen bir çok yer şimdi sığ ve üzerinde durmaya değmezmiş gibi geldi. Roman; kurgusu ve tek bir kahramanın değil, sırası ile romana konu olmuş her kahramana söz hakkı tanıyıp onların bakış açılarıyla anlatılması yönünden sürükleyici bir roman. Romantik islamcı tayfası tarafından hayli sevilip başucu kitabı olarak yerini çoktan almış olabilir. Lakin bu kitabı bir kez daha okur muyum? Sanmıyorum... Eleştirel bakmaktan daha çok, geçen 5-6 yıllık sürecin bana bir şeyler kattığını, düşünsel bağlamda çok şeyin değiştiğini görmem açısından kitabı okumama yerinmiyor bilakis zamanın beni doğruya sevk ettiğine canı gönülden inanıyorum. Elif Şafak kendisinden sonra gelen tasavvuf adı altında roman vb yazanlara (romantik islamcılığa) güzel bir kapı açmış olup, ardından gelen Sinan Yağmur, Uğur Koşar, Hikmet Anıl Öztekin ve isimlerini hafızamda tutmayı lüzumsuz bulduğum sıfatı yazar olan şahıslara bir deniz feneri görevi görmektedir. Amacı edebiyat değil, İslam ve tasavvuf üzerinden kese doldurmak ve popülarite olan bu şahısların tasavvuf dışı mercilere kaymalarını önemle rica ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar hakim bey :)
Gel, şurada birkaç tane atalım!..
Canım efendim, yarım saat oturmakla evde sopa yemezsin.
Evli değiliz ama, böyle şeylerden anlarız.
Burada enfes meze veriyorlar; hem de ucuz.
Bu kadar görüşmüşlüğümüz var, bir rakımızı iç bari...
Yavrum... Hey, garson!.. Getir bakalım bir şeyler!..
Otur iki gözüm. Seninle ahbaplığımız o kadar eski
YouTube kitap kanalımda Dostoyevski'nin hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/0i9F0L1dcsM
Suskunlar'ı izleyen var mı hiç aramızda? Kendi açımdan söylemek gerekirse bu dizi bittikten sonra hiçbir Türk dizisi izleyememiştim. İnsanın boğazında her daim kocaman bir yumru bırakan,
Çobanın Aşkısatir arasi hikayeler serdar tuncer
Aşıktı genç çoban. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini: – Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kar etmiyor,
Aşıktı genç çoban. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini: – Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kar etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki ”sen bir garip