Her kadının bir oğlu olmalı.
Önce koynunda büyütmeli, sonra boyunu aşmalı. Mutfakta bir şeyler hazırlarken, gelip kafasından, tam tepesinden öpmeli annesinin. Daha dün altını temizliyormuş gibi, "çok fıstıksınız bugün hanımefendi" demeli.
Her kadının bir oğlu olmalı.
Bulaşık makinasını açıp, yarı dolu, sıyrılmamış tabağı bardak bölmesinde bulmalı her kadın. Terlikleri mutfakta yere yapışmalı, "oğlum şu reçelle kavga mı ediyorsun, napıyorsun" diye seslenmeli içeri, kocaman bir adam gelmeli karşısına, ağzı burnu reçel içinde kadına bakıp "ne reçeli" demeli.
Her kadının bir oğlu olmalı..
Kirlisini, terlisini temizlerden ayırmayı bir türlü öğrenememeli. Söylenmeye başlayınca da, kucağına aldığı gibi havaya kaldırıp "dünyanın en huysuz ama en güzel annesi" diye sevmeli.
Her kadının bir oğlu olmalı.
Yolda yürürken kolunu omuzuna atmalı, ileride yolda kalabalık bir grup gördüğün de annesini diğer tarafa almalı, sanki düne kadar annesinin kucağında gezen o değilmiş gibi.
Her kadının bir oğlu olmalı.
45 numara ayakkabıları evin ortasında çıkarıp, gelip yanına, sanki daha dün 4 yaşında gibi başını göğsüne koymalı, yoruldum annem, açım demeli..
Her kadının oğlu olmalı.
O oğul bir gün baba olmalı.