Öncelikle merhabalar.❤️ Ben bu hesabı açtığım andan beri beni takip eden herkesin ilk 3 veya ilk 5 iletisini/alıntısını/incelemesini/ vb. Beğeniyorum. Ancak bazı uyanık arkadaşlarım beni takip ediyor sonra takipten çıkıp tekrar takip ediyor, ve bazen bunu farkedemiyorum... Ancak farkettiğim zaman gerçekten çok üzülüyorum. Her bir bildirim beni daha da mutlu ediyor. Ama o bildirimlerle beni dolandırmaya çalışanlar da olabiliyor... Lütfen bu tarz şeyler yapmayın. Artık bu olaydan çok fazla olduğu için bu uyarıyı yazmak istedim... İyi günler!🌼🌺
Detay bilmediğim için genel daha önce hiç namaz kılmamış ve başlamak isteyen biri olduğunu düşünerek yazacağım. Namaz Allah'ın kuluyla buluşmasıdır en sevdiğiniz kişiyle buluşurken nasıl özeniyorsanız namaza da en az o kadar özenmelisiniz ve o sevdiğiniz kişi hayatınızdan çıkmasın sizi hiç bırakmasın istiyorsunuz namazıda böyle hayatınızdan
Reklam
Hangi söz benim sönmüş yüreğimi yeniden tutuşmasına neden olabilirdi ki? Yanmaktan bu kadar usanmış ve sönmeye çalışırken. Ama şimdi üşüyorum. Bu ikili azap ne zaman son bulur. Ölüm bizi her yandan kucakladığında mı? Yanan kalplerimizi saran soğuk toprakla mı tamamlanacak ve eşit olup, hissizleşeceğiz?
“Kendimi dile getirmeyi nasıl da öğrenmek isterdim.”
Kendimi kendime, kendim olmadığım zamanlarda ne kadar anlatmak isterdim. Aynaları kırmadan, karalar bağlamadan, sızlamadan nasıl anlatırdım kendimi, kendime. İçimdeki o çıkmayanı, dile getirilmeyeni, ama getirilmesi gerekeni nasıl getirirdim? Hep saklanan o hiç ortaya çıkmayan kendimi nasıl kavuştururdum kendime? İçimdekini duymaya ihtiyacım var, içimdekinin bana ihtiyacı var. Dışımda şekillenen her şeye içimdekinin de bir diyeceği var. Bunu Öğrenmek istiyorum. Yaşamın en yüce görevi belki budur, insanın “kendini dile getirmesi”. Hiçbir şekilde hiçbir zaman dile getirmediği gibi. O yüzleşme, o an... Sadece bir defa.
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
"Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var"
Reklam
Kimse yokluğunda bunca sevilmedi Kimse yokluğunda ilahlaşmadı bu kadar Saçların böyle daha güzel Sen daha güzelsin Gelecek mutlu günlerin ışığında Her şey daha güzel Ne var ki ayrılığın adı kötüye çıkmış Yoksa bin yıl daha yaşamak isterdim Ve seni bin yıl daha Ayrılıklar içinde sevmek isterdim Ama biliyorsun nihayet ben de insanım Umutsuzluğa düştüğüm anlar oluyor Hiç gelmeyeceksin sanıyorum O zaman kurşun gibi bir korku saplanıyor kalbime Katran gibi bir yalnızlıktır sarıyor içimi Yalnızlığımdan utanıyorum
Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum , yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var…
Bir öfkeyle numaramı değiştirdim bir gün. O zamana kadar aramadın. Belki de ondan sonra da hiç aramadın. Her gün bir fotoğrafını sildim. Her gün senden kalan bir anıdan kurtuldum. Tam iki yıl sürdü. İşte o ilk iki yıl canım çok yandı. Ama evimi değiştirmem çok daha uzun sürdü. Çünkü ne zaman istesen, beni burada bulabilirdin. Belki özlersin. Belki dayanamazsın. Belki aklına eser de çat kapı gelirsin diye, gidemedim bu evden. Sen benim bir zamanlar canım, kanımdın. Artık, hatıram bile değilsin...
Çevrendeki insanların her şeye yettiğini düşündüğü ancak kendimin kendime bile yetmediğim bir zaman dilimi düşünün şimdi. Kusursuz bir kul olmakken niyetim niyetimin bile kusurlu olduğu bir zaman dilimi. Bitsin, geçsin, gitsin istediğim yetsin dediğim anların inatla yakama yapışması. Korktuğum ürktüğüm her şeyin başından eksik olmaması ve tüm bunlara teselli gördüğüm cennetine layık olamama durumu.. Nasıl yaparım, ne şekilde üstesinden gelirim ya da gelebilir miyim, bilmiyorum Allah’ım. Ama ben kendi çabamla yapamıyorum, irade edemiyor, olması gerektiği yerde olması gerektiği gibi olamıyorum. Oldur beni olmamı istediğin gibi Rabbim..
Reklam
elbette her zaman kızgın görünüyorum. hayatım boyunca bir şeylerle savaşıp durdum. acı ve hüzün içindeyim. ama ironi şu ki aslında gerçekten sinirli bile değilim. nasıl mutlu olacağımı öğrenmeye çalışıyorum ve bu da bir savaş aslında.
Benden bir konuşma beklediniz, gerçi hayat hakkındaydı o ama ne hakkında konuşursam konuşayım, hayat hakkında bile konuşsam, ölüm hakkında konuşurum... Konuşulan her şey her zaman ölüm hakkındadır. Thomas Bernhard, Hakikatin İzinde