Birkaç Sayfa Sözyaşı
ve yine kendimle aynada baş başayım. Orada sadece benim gördüğüm bir vücut var. O vücutsa farklı itici sevilmeyen; dokunulan hissedilen ama sevilmeyen. Annesinin dokunmadığı, öpmediği, kıskandığı, düşmanı, rakibi olarak gördüğü o vücut. Babasının... O bedenin babası yok. Babalar gerçek değil zaten. Tanrının babaya benzetilmesini şimdi daha
Sürünmek mi Yoksa Yürümek mi?
Yürümek düzen gerektiren bir olgu ve belli bir ritimde yapılması gerekir. Örneğin sol ayağınızla attığınız bir adımı ele alalım. Sol ayakla atılan adımı teknik olarak sağ ayağın takip etmesi gerekir. Çünkü yürüme olgusu iki ayağın sıra ile olan düzenli deviniminden meydana gelir. Sol ayakla iki adım üst üste atmak istersek mutlaka sağ ayağımızı
Reklam
Şerefsiz insan her zaman şerefsizdir. Değişmesini beklemekten daha büyük bir aptallık yoktur.
İlaç dolabı ♡
Elli bin kitaba sahip olan Umberto Eco, ev kütüphaneleri hakkında şunları söylemiştir: "Satın aldığınız tüm kitapları okumak zorunda olduğunuzu düşünmek aptallıktır, tıpkı okuyabileceklerinden daha fazla kitap satın alanları eleştirmenin aptallık olduğu gibi. Bu, yenilerini almadan önce aldığınız tüm çatal bıçakları, bardakları, tornavidaları ya da matkap uçlarını kullanmanız gerektiğini söylemeye benzer. Hayatta öyle şeyler vardır ki, sadece küçük bir kısmını kullanacak olsak bile her zaman bol miktarda malzemeye sahip olmamız gerekir. Örneğin kitapları ilaç olarak düşünürsek, evde birkaç tane yerine çok sayıda kitap bulundurmanın iyi olduğunu anlarız: kendinizi daha iyi hissetmek istediğinizde 'ilaç dolabına' gider ve bir kitap seçersiniz. Rastgele bir kitap değil, o an için doğru olan kitabı. İşte bu yüzden her zaman bir beslenme seçeneğiniz olmalı! Sadece bir kitap satın alanlar, sadece onu okur ve sonra ondan kurtulurlar. Onlar sadece tüketici zihniyetini kitaplara uygularlar, yani onları bir tüketim ürünü, bir mal olarak görürler. Kitapları sevenler ise kitabın bir metadan başka bir şey olmadığını bilirler."
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Merhaba arkadaşlar; Bir Tanpınar romanı daha geride kaldı. Huzur romanı için Osmanlıca, Arapça kelimelerin çevirilerini buraya yüklemiştim. Saatleri Ayarlama Enstitüsü için de aldığım notları ekliyorum, umarım faydalı olur… Acemişiran: Klasik türk müziğinde makam Ahval: Haller, durumlar, olaylar Akide: Bir şeye inanarak
Dickens'in dediği gibi 'zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsü. Hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem herşeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da öteki yana..' 17 yaşımda izlemiştim Karanlıkta Dans'ı. Bağıra bağıra ağlamıştım. İzmir Çankaya'da ana akım olmayan sinema filmlerinin korsanını satan bir yer vardı, oraya uğrardım yolum düştükçe.'Konuş Onunla' vardı, o dükkandan almıştım, çok sevmiştim. Roman okurdum çokça. Çağdaş edebiyatçılardan soğumamıştım henüz. Şimdi elime bile almıyorum ne yalan söyleyeyim. Ama en sevdiğim roman Don Kişot tu. Bir araştırma hazırlamıştım lisede. Cervantes'in post-modern edebiyatın öncüsü olduğunu iddia etmiştim.Müzik sanatından hiç anlamazdım anlamayada çalışmazdım. Müzik zevkimi de Alsancak'taki Seyhan Müzik belirlerdi. Etnik müzik reyonuna giderdim her zaman. Kazım Koyuncu da dinlerdim Björk de. Dans etmeyi ve bira içmeyi severdim. Öyle zamanlardı..Baksanız aslında şimdiyle aynı daha dikkatli bakarsanız şimdikinden çok farklı. Hem ülkede hem bende.. 🪐🪐
423 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.