İşkence sıradan bir sorun olarak yeniden getirilmiştir, ama uygarlaşmış dünyanın kıyısında yer alan bir sömürge savaşında. Ve orada rahat bir duyunçla uygulanmaktadır, çünkü savaş savaştır. Ve bu savaş da kıyıdadır yalnızca "az-gelişmiş" ülkeleri yakıp yıkmaktadır. Bunun dışında, barış hüküm sürmektedir.
Sayfa 75
Özerk olmaya yeteneksiz olarak tutuldukları sürece, öğretiler yoluyla koşullandırıldıkları ve (içgüdülerinin kendilerine dek) denetlendikleri sürece, bu soruya yanıtları kendi yanıtları olarak alınamaz.
Sayfa 6
Reklam
İşçi sınıfı
Şehrin mahsulü olarak işçi sınıfı, saf medeniyet olarak bilinen en az kültürel içeriğe sahip medeniyetin olumsuz etkilerine en fazla maruz kalan kesimdir. Fabrika, şahsiyeti uyuşturur ve baskı altında tutar. Bir sosyoloğun tespiti şudur: "Katı bir disiplin ve üretim sürecine tâbi tutulan işçiler, fabrikada edindikleri alışkanlıkları kendi teşkilatlarına da aktarıyorlar. Onlar tahakkümlerini, spontane şekilde yarattıkları, az miktarda kontrol ettikleri, kapitalist ve sosyalist toplumda tutucu rol oynayan bürokrasiye aktarırlar."21 Herbert Marcuse, gelişmiş kapitalist sistemde (yani teknolojinin ve fabrikanın en fazla nüfuza sahip olduğu yerde) işçilerin devrimci güç olma özelliklerini kaybettiklerini tespit eder. İşçi sınıfı; herkesin iltifat ettiği, referans gösterdiği, onlar adına konuştuğu fakat aslında pek de söz sahibi olmayan, manipüle edilmiş bir grup örneğidir. Dünyanın en kalabalık iki işçi sınıfı olan ABD ve SSCB'deki işçilerin aslında ülkelerindeki siyasi yapıya ve alınan kararlara gerçek hiçbir etkileri neredeyse yoktur.
Sayfa 121
“Kapitalist toplumda üretim, insanların gereksinimlerinin ve yeteneklerinin bağımsız gelişimini baltalar; bu toplumda barış, ancak sürekli savaş tehdidiyle ayakta durabilir" Herbert Marcuse
Üretici güçlerin tüm fetişizmine karşı, bireylerin nesnel koşullar tarafından sürekli köleleştirilmesine karşı, sanat tüm devrimlerin en son hedeflerini temsil eder; bireyin özgürlük ve mutluluğu.
En güzel tablolar, en iniş çıkışlı tonlar yeniden kümelenir, çözünürler. Yalnızca bir şey kalır: sonsuz bir güzellik, ki bir biçimden bir başkasına geçer.
Reklam
Bir sanat yapıtının dünyası sözcüğün olağan anlamında “olgu-dışı”dır. Bu bir kurgusal olgusallıktır. Ama yerleşik olgusallıktan daha az olduğu için değil, tersine nitel olarak “başka” olduğu gibi daha çok olduğu içinde “olgu-dışı”dır. "Yanılsama dünyası”nda şeyler oldukları gibi ve olabilecekleri gibi görünürler.
Sanat dünyayı değiştiremez, ama dünyayı değiştirebilecek erkeklerin ve kadınların bilinç ve itkilerini değiştirmeye katkıda bulunabilir.
Sömürülen sınıflar, “halk” varolan güçlere ne denli yenik düşerse, sanat “halk”tan o denli yabancı­laşacaktır.
Eğer ne olursa olsun anamalcı toplumda sanat için bir kitle tabanından söz etmek anlamlıysa, bu yalnızca pop sanata ve best seller listelerine göndermede bulunacaktır.
529 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.