Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hercaiokumalar /Ayşe

Günün hüznüne karşı konuştular.
Sayfa 45 - Doğan Kitap
Reklam
Ama buraya ait değildi o. Kendisi gibi buraya ait olmayan başkalarını özlüyordu. Sonunda birini buldu. O da farklıydı en başından beri.
Sayfa 13 - Doğan Kitap
Yeni kıtlıklar...
" Kent ve sanayi ortamının etkisi ile yeni kıtlıklar ortaya çıkar: Mekan ve zaman, temiz hava, yeşillik, su, sessizlik...
Sayfa 62 - Ayrıntı Yayınları, Çev: Nilgün Tutal-Ferda Keskin, İstanbul 2020

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Hareketliliğin, statünün tüm düzeylerdeki (kazanç, prestij, kültür vb.)rekabetin psikolojik ve toplumsal baskısı herkese çok ağır gelmektedir. Dinlenmek ve kendini yeniden kullanıma sokmak için zararların neden olduğu psikolojik ve sinirsel yıpranmayı gidermek ve telafi etmek için çok uzun bir zaman gerekir. Ev iş arasındaki yolculuk, kalabalık, saldırganlık ve kesintisiz stresler. Uzun sözün kısası tüketim toplumunun büyük bedeli kendisinin neden olduğu genelleşmiş güvensizlik duygusudur. Bu bir tür sistemin kendi kendisini yok etmesine götürür. Kaçınılmaz olarak enflasyonist baskılara neden olan bu hızlı büyümede nüfusun küçümsenemeyecek bir kesimi bu ritmi sürdüremez. İşte bunlar kendi kaderlerine terk edilenlerdir. Yarışta kalan ve model olarak önerilen yaşam tarzına erişenler bunu ancak kendilerini tüketen bir çaba pahasına elde ederler."
Sayfa 37 - Ayrıntı Yayınları, Çev: Nilgün Tutal-Ferda Keskin, İstanbul 2020
"Gündelikliğin dinginliği, gördüğümüz gibi gerçekliğin ve tarihin başdöndürücülüğüne ihtiyaç duyar. Gündelikliğin dinginliği, kimlik için sürekli tüketilen şiddete ihtiyaç duyar. Bu gündelikliğin kendine özgü edepsizliğidir. Gündeliklik, olaylara ve şiddete pek düşkündür. Yeter ki bunlar ona odasında sunulsun. Karikatürize edersek, söz konusu olan Vietnam Savaşı' nın imgeleri karşısında gevşeyen televizyon izleyicisidir."
Sayfa 29 - Ayrıntı Yayınları, Çev: Nilgün Tutal-Ferda Keskin, İstanbul 2020
Reklam
"Her devirde zorluklar vardı ama insanın kendi devri en zoru dedi kısık sesle. (...)İşte bugün de hayatı tehdit eden şey saçmalık bileşeni. Sadece bu, tabiatın bundan önceki kör güçlerinin her birinden daha ağır.  Bugün hiçbir şeyin gerçek değerini bilmeden eşyaya hizmet ediyoruz. İnsanların birer kalkan gibi kullandıkları ve bizleri umutla besleyen kelimeler değersizleştirildi. Kutsal kabul ettiğimiz kelimeleri öldürdüler, onların namusunu kirlettiler ve insanları ayakları altında ezerken bu kelimeleri bayraklaştırdılar. Artık kardeşlik, barış, dayanışma, mutluluk, eşitlik, aşk ve hürriyet kelimelerini kullanabilir miyiz? Onları elimizden aldılar. Başka taburun eline geçtiler. Bizi ilgilendiren biricik dünyada şiddetin sembolleri haline geldiler. Başka bir dünyamız da yok. Yeni kelimeler bulmak gerekiyor fakat nasıl yapacağımızı bilmiyoruz, o kelimelerin hangi kelimeler olduğunu bilmiyoruz. Antik kelimeleri tekrar hatırlamamız gerekiyor:toprak, halk, yaşamak. Belki de susmak ve belki çığlık, hiç kimsenin duyamayacağı, çünkü artık kimse kimseyi ne duyuyor ne de anlıyor. Fakat bu çığlık bizim için önemli, çünkü gürültülü makineler, agresif saçmalıklar, hidrojen bombaları ve ideolojik yaylım ateşlerinin dünyasında yapılabilecek tek şey bu: çığlık atmak."
Sayfa 143 - Ketebe Yayınları, İstanbul 2020.
"Belki burada bütün insanlıkla birleşiyorum. Hepimiz, kendi masallarımızın kurbanıyız, dolayısıyla hepimizin bir masalı vardır."
Sayfa 93
"...yaşam ki devinimle ritm kazanır ama katı bir imge zamanı ortadan kesip dilimlere bölerek devinimi yok eder, uçucu, elle tutulmaz, en gerekli en öz zaman kıymığını seçmezsek eğer."
Sayfa 45
"Eleğimsağma renklerinde bütün hayatı, daha temiz daha berrak tekrarlıyor. Belki asıl zaman, mutlak manasında zaman odur ve ben şimdi onun mücerret aleminde yaşıyorum."
Sayfa 137
"En iyisi budur, diyorum; eşyayı bırakmalı güzelliğinin saltanatını içimizde kursun."
Sayfa 137
Reklam
Ruhumuzun hakiki bahçesi
"Vatan dağlarının saate, aydınlığa göre değişen renkleri! Ruhumuzun hakiki bahçesi sizdendir!"
Sayfa 135
Müthiş ifadeler...
" Belki bu karanlık düşünceler oturduğum kır kahvesinde de devam edecekti. Fakat ihtiyar kahvecinin çok zarif bir hareketi onları olduğu yerde kesti. Bir eliyle bana oturacağım iskemleyi düzelten adam öbürüyle kırmızı muhteşem bir gülü şadırvanın küçük kurnasına fırlatıvermişti. Gözlerimin önünde saat, manzara hepsi bir anda bir bahar tazeliğine boyandı. Bu ihtiyar ve biçare adam bu sanatkâr hareketi nereden öğrenmişti? Kendi talihine bırakılmış bu biçare adamda hangi asil terbiye, hangi güzellik ananesi devam ediyordu? Onun bu hediyesiyle ben birdenbire yeniden kıymetlerin dünyasına doğmuştum."
Sayfa 134
Erguvan Bayramı
"... bizim iklimde gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da erguvandır."
Sayfa 127
"Ne yazık ki fertler gibi milletler için de talihin bazı cilveleri ancak nefsinde tecrübe ile anlaşılabiliyor."
Sayfa 124
Maceraya Çağrı
" Mitolojik yolculuğun "maceraya çağrı" olarak belirlediğimiz bu ilk aşaması kahramanı çağıran ve onun ruhsal ağırlık merkezini toplulumunun sınırlarından bilinmeyen bir bölgeye çekmiş olan kaderi belirtir. Bu önemli hazine ve tehlike bölgesi çeşitli biçimlerde sunulabilir; uzak bir ülke, bir orman, yer altında, dalgaların altında ya da göğün üstünde bir krallık, gizli bir ada, sisli dağ tepesi ya da derin bir düş hali; fakat hep tuhaf biçimde akışkan ve çok biçimli varlıkların, hayal edilemez eziyetlerin, insanüstü görevlerin ve olanaksız zevklerin yeridir."
Sayfa 72 - Kabalcı Yayınevi, çev: Sabri Gürses, İstanbul 2013.
1.486 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.