Ekranla Tanışma/ Tanışmaz Olaydık
Radyo alçakgönüllüydü, vakurdu, inatçıydı ama yeni değildi. Televizyon ise hayatımıza ağır bir vaka olarak girdi; radyoyu, kardeşi doğunca ihmal edilen büyük çocuğa benzetti. Şımarıktı, kaprisliydi ve çok çekiciydi. Televizyonla birlikte özellikle küçük şehirlerde hayatın ağır ritmi değişti, alışkanlıklar terk edildi. Yazın evlerin bahçeleri boş
Küçük bir ev, güzel bir bahçem olsun...
Her ferdi düşünen, seven ve çalışan gerçekten dinamik bir ailede bahçe sahibi olmak hoştur. İlkbahar, yaz ve sonbahar ak­şamlarında herkes gündelik görevlerini bitirip bahçede toplanır; bahçe ne kadar ufak, çitler ne kadar birbirine yakın olursa olsun, aile fertlerinin konuşmadan, hayallere dalarak başlarını kaldı­rıp baktıklarında koskoca bir gökyüzü parçası göremeyecekleri kadar da yüksek değillerdir. Çocuk, gelecek için planlarını, asla ayrılmak istemediği, en sevdiği arkadaşıyla birlikte oturacakları evi, dünyanın ve hayatın bilinmezliğini hayal eder; delikanlı, sevdiğinin gizemli büyüsünü, genç annebur bir çocuğunun geleceğini hayal eder; bir zamanlar dertli olan kadın bu dupduru saatlerin derinliğinde, kocasının soğuk görüntüsünün ardında sancılı bir özlem keşfedip ona acır. Bir damın üzerinde yükselen dumanı seyreden baba akşam ışığıyla uzaklarda büyülü bir görünüme bürünen geçmişinden huzurlu sahnelere dalar; yakında ölece­ğini düşünüp evlatlarının onun ölümünden sonraki hayatını hayal eder; böylece, ulu ıhlamur ağacı, kestane ağacı yada köknar enfes kokusunu ya da kutsal gölgesini onlara bağışlarken bütün ailenin ruhu inançla günbatımına doğru yükselir.
Sayfa 117 - YKYKitabı okudu
Reklam
Atatürk anıları-9: Benim de gözlerim doldu...
"Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum! Görüyorsun ya, gittiğimiz her yerde mütemadiyen dert, şikâyet dinliyoruz... Her taraf derin bir yokluk, maddî, manevî bir perişanlık içinde... Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz; Memleketin hakikî durumu bu işte!... Bunda bizim bir günahımız yoktur; uzun yıllar hatta asırlarca
Her görüş, anlatınca biraz fazla keskinleşir.
“Siz” diyor, “insanlardan bu kadar kaçtığınıza, bu kadar… ne bileyim iğrendiğinize göre, kendinizi çok mu yüksek bir yerde görüyorsunuz? En temiz, en dürüst, en akıllı sizsiniz, kalan herkes ise aptal ve cahil, öyle mi?” Gülüyorum. “İnsanların çoğunun aptal olduğu doğrudur” diyorum. “Özellikle zenginler. Sen bu yaşta bunu fark edemiyor
Sayfa 249Kitabı okudu
Hintli "kurbağanın, içinde yaşadığı bataklığın suyunu içmediğini" bilir. .... Bir biçimde biz Batı' da yaşayanlar da, doğaya karşı davranışımızda yolunda gitmeyen bir şeylerin var olduğunu fark etmeye başlıyoruz. Kimi zaman pek övündüğümüz ve bütünüyle mantık, bilim ve bizi çevreleyen her şeyi egemenlik altına alma üzerine kurulu
Sayfa 196 - Pan YayıncılıkKitabı okudu
~ Günün birinde bir canavara dönüşsem ve tek tek hepsini öldürsem , sürünün hepsini boğazladıktan sonra ancak işin farkına varırlardı. Çünkü bana inanıyorlar ve artık kendi içgüdülerine güvenmiyorlar. Bu böyle , çünkü onları otlağa ben götürüyorum. / 22 ~ Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor. / 27 ~ ... Her zaman aynı
Can YayınlarıKitabı okudu
307 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.