Ebubekir, Fatıma’nın talebini reddederken, halkçı bir mesaj vermiş oluyor ve “Hz. Muhammet’in Evi İslam’ın Evidir ve onun içinde herkes' eşittir, ” demek istiyordu. Ama her zaman olduğu gibi, bazıları diğerlerinden biraz daha fazla eşit oluyordu. Ebubekir, Hz. Muhammet’in diğer dul eşlerine çok cömert davrandı - ve özellikle kendi kızı Ayşe’ye Medine’de ve Arap Yarımadası’nın diğer tarafında, Bahreyn’de değerli mülkler bağışladı.
Fatıma bu duruma çok kızdı. Babasının en genç karısı ödüllendiriliyor, ama onun ilk ve en sevgili karnından doğan en büyük kızı geri itiliyor, her şeyden mahrum bırakılıyordu. Fatıma ölü doğan çocuğunun ve Ebubekir’le tartışmasının acısını bir türlü unutamadı. Ama üçüncü çocuğunu kaybettikten sonraki o aylarda ona en büyük acıyı veren şey, Ebubekir’in, Hz. Ali’yi saf dışı bırakması, adeta sürgün etmesi oldu.
Kapalı bir toplumda boykot güçlü bir silahtır. İnsan üzerine yapılan baskılar karşısında günler, haftalar geçerken gittikçe ortadan kaybolur, görünmez olur. İnsanlar size sırt döner; dostlar uzaklaşır, tanıdıklar sanki orada değilmişsiniz gibi, yanınızdan geçerken sizin ötenize bakarlar. Hz. Ali camide bile tek başına namaz kılmaya başladı.