Aramızda kalsın, o halde kölelik, tercihen güler yüzlü kölelik kaçınılmaz bir şeydir. Ama bunu kabul etmek zorunda değiliz. Kendini köle edinmekten alıkoyamayan kişinin, onlara özgür insan demesi daha iyi olmaz mı? Öncelikle prensip gereği, sonra da onları umutsuzluğa düşürmemek için. Bu ödünü onlara borçluyuz, öyle değil mi? Böylece onlar gülümsemeye devam ederler, biz de vicdanımızı rahatlatırız. Yoksa kendimiz hakkımızdaki fikirlerimizi değerlendirmek zorunda kalır ve acıdan çıldırırdık ya da daha fenası alçakgönüllü kişilere dönüşürdük, her şey mümkün. Sonuç olarak dükkânların tabelası yok, bu tabela ise rezalet. Kaldı ki, herkes masaya oturup gerçek işini, kimliğini açıklasa ne halt edeceğimizi bilemezdik! Şöyle kartvizitler düşünün: Dupont, ödlek filozof ya da Hıristiyan mülk sahibi ya da zinacı hümanist, istediğinizi seçebilirsiniz. Tam bir cehennem olurdu bu! Evet, cehennem de böyle olmalı: tabelalı caddeler ve insanın kendini ifade etme olanaksızlığı. Bir kere sınıflandırılınca sonsuza dek öyle gider.