"Hiçbir şey seni gerçeğe ulaştıramaz Hansel,
Geride bıraktığın ekmek kırıntıları bile..."
Polisiye içerikli kitaplarda en sevdiğim şey, yazarın satır aralarına bıraktığı delillerle ilerlemek. Bazen herkese ve her şeye şüphe tohumları ekse de sonuca giderken parçaları birleştirmeye çalışmayı seviyorum.
"Kartepe 'ye yürüyüşe çıktıktan sonra kendilerinden haber alınamayan üniversite öğrencileri için başlatılan arama kurtarma çalışmalarında 18 saate geride bıraktık." cümlesiyle başlayan kitap bambaşka yerlere giderek devam etti.
Bulunan bir kadın cesedinin kaybolan gençlerden birine mi ait acaba derken, kitabın henüz başında bir erkeğe ait olduğu gerçeği ile kafanız karışıyor.
Diğer yandan bir takım sıkıntılarından kurtulmak için psikoloğa giden Ali... Bir gün metro istasyonundaki duvarlarda gördüğü resimlerin, önceden çalıştığı çocuk kitabındaki resimler olduğunu fark ediyor. Üzerinde çalıştığı bir dosyadan, çocukların farklı anlamlar çıkarabileceğini düşündüğü fallik objeler olduğu için, pedagogun çıkarmasını istediği çizimlere çok benziyordu üstelik.
Kitap polisiye içerikli olmasının yanında çok önemli toplumsal konulara da değinmiş. Müthiş bir yolculuk oldu benim için. Düşündürücü yönü çok fazla. Özellikle çocuklara yönelik oldukça önemli kısımlarını okurken, ne kadar yaşamdan diye düşündüm. Cinsiyetçilik, ayrımcılık, kimlik, çocuklara yönelik sömürü gibi çok önemli toplumsal konulara değinilmiş.