Yeniden merhaba Hayırlı pazarlar herkese. Umarım güzel bir hafta sonu geçiriyorsunuzdur. Ben bu sefer Pip'in hikayesi ile geldim. Yazarı hepimiz İki Şehrin Hikayesi'nden tanıyoruz. Büyük Umutlar daha önce duymadığım, rastgele aldığım bir kitaptı. İyiki almışım. Pip'in o uzun yolculuğunda ona eşlik etmek güzeldi.
Pip, annesi ve babası ölünce ablası ve ablasının kocası Joe ile yaşamaya başlar. Ablası sürekli Pip' i azarlar, onu nankörlükle suçlar, onu "kendi elcağızlarıyla" büyüttüğünü başına kakar. Demirci ustası Joe ise Pip'in can dostudur. Pip'in en büyük hayali ise yaşı gelince Joe'nin yanına girerek demirci çırağı olmaktır.
Pip, Mrs. Hawisman'ın üvey kızı Estalla'da aşkı tanır ama kendini ona layık görmez. Bir gün Pip'e adını bilmediği birinden miras kalır. Pip Londra'ya gider ve iyi bir eğitim alır. Baştan aşağı değişir, tam bir beyefendi olur. Paranın verdiği güç Pip'i ailesinden de uzaklaştırır. İlk başta buna aldırış etmese de daha sonraları onlara nankörlük ettiğini, onlara sırtını dönmenin yanlış olduğunu farkederek vicdan azabı duymaya başlar.
Pip'in eline geçen para onu bir süre mutlu eder, bulutların üstünde yaşamasını sağlar. Fakat o bulutların üstünden yere çakılması uzun sürmeyecektir. Demirci dükkanındaki geçirdiği günleri aramaya başlar ve o günlere büyük özlem duyar. Kısacası hepimiz zengin olmanın hayalini kurarız. Peki bizi zengin eden para, bizi biz yapan insanlardan, topraklardan uzaklaştıracaksa, mutluluğu elimizden alacaksa? Yine de para uğruna onları harcamaya değer mi?
