Çiçeklere hoş sözler söyleyip onlara sürekli iltifat etmezsen, yapraklarına usulca dokunarak onlara güzel olduklarını hatırlatmazsan, ruhlarıyla konuşmazsan yani kısacası, ansızın solup giderler hiç anlamazsın bile evladım derdi bana babaannem, bu sözlere değil ama babaanneme hep inandım. Babaannelere inanılır çünkü. Yüzü toprağa değmişlere,
Sayfa 36 - İzdiham YayınlarıKitabı okudu
"Sen eğitimcisin, en seçkin alanda çalışıyorsun... Nene gerek senin başka bir dünya? Bu zırvalıklar da neyin nesi? Fakat hemen ardından katiyen bir eğitimci olmadığını, tıpkı Yunanca öğretmeni Çek gibi yeteneksiz ve kişiliksiz bir memur olduğunu söylüyordu kendine; öğretmenlik mesleğine yatkınlığı hiç yoktu, pedagojiye aşina değildi ve bu bilimle hiç ilgilenmemişti, çocuklara nasıl yaklaşacağını bilmiyordu; öğrettiği şeylerin manasından habersizdi ve hatta belki de yanlış şeyleri öğretiyordu. Müteveffa İppolit İppolitıç dürüst bir aptaldı; bütün ahbapları ve öğrencileri onun kim olduğunu ve ondan ne beklenebileceğini bilirdi; Nikitin ise, tıpkı Çek gibi, aptallığını gizleme becerisine sahipti ve kendisinde, çok şükür, bir sorun yokmuş gibi yaparak ustalıkla kandırabiliyordu herkesi. Bu yeni düşünceler, Nikitin'i korkutuyor, onları reddediyor, aptalca olduklarını söylüyor ve her şeyin asabiyetten ileri geldiğine, kendinin de kendi haline güleceğine inanıyordu...
Reklam
Kör efendim hakkında bazı şeyleri bilmeniz yararlı olacaktır; her şeyden önce belirtmeliyim ki Tanrı, evreni yarattığından beri onun kadar kurnaz, onun kadar açıkgöz başka biri dünyaya gelmemiştir. Her bakımdan işinin ehliydi, yüzden çok fazla dua ezbere bilirdi; kilisede masum bir yüz ifadesiyle, iman sahibi biri gibi alçak bir ses tonuyla; ama herkesin duyabileceği bir şekilde dua ederken, diğer dilenciler gibi ağzını yüzünü oynatmazdı. Bunların yanı sıra, halktan para sızdırmanın bin bir yolunu bilirdi. İnsanların durumuna uygun, etkili dualar bildiğini söylerdi; çocuk sahibi olamayan kadınlar, doğum yapmaya hazırlanan kadınlar, evlilikleri yolunda gitmeyen, eşlerinin onlara bağlanmasını isteyen kadınlar için uygun duaları vardı. Hamile olan kadınların bebeklerinin kız ya da erkek olacağına dair kehanetlerde bulunurdu. Sağlık konusunda kendi bildiklerinin yanında, ünlü hekim Galenus’un diş ağrısına, baygınlığa ve daha birçok hastalığa karşı uyguladığı çarelerin solda sıfır kaldığını söylerdi. Kısacası, ne zaman biri ona bir hastalıktan yakınsa, hemen bilgili bir hekim gibi tavsiyelerde bulunup, “Şunu yap, bunu iç, şu otu kaynat, şu kökü al,” derdi. Bu şekilde herkesi peşinden koştururdu. Onun en iyi müşterileri her söylediğine safça inanan kadınlardı. Sonuç olarak, efendim yüz körün bir yılda kazanabileceği paradan daha fazlasını bir ayda kazanıyordu.
Öğle güneşi keskin, beyaz ışınlarını yayıyordu. Havada tek bulut yoktu, yaprak kımıldamıyordu. Her şey böyle dinlenirken, sadece gökyüzünde kızışan yuvarlağın ışığı yükseliyordu. Mail ıssızdı, yere karaağaçların ağır ve kımıltısız gölgesi inmişti. Duvarların kenarında bulunan çukurun dibinde yol bekçisi uyukluyordu. Kuşlar susmuştu. Dörtte üçü
"Sen eğitimcisin, en seçkin alanda çalışıyorsun... Nene gerek senin başka bir dünya? Bu zırvalıklar da neyin nesi? Fakat hemen ardından katiyen bir eğitimci olmadığını, tıpkı Yunanca öğretmeni Çek gibi yeteneksiz ve kişiliksiz bir memur olduğunu söylüyordu kendine; öğretmenlik mesleğine yatkınlığı hiç yoktu, pedagojiye aşina değildi ve bu bilimle hiç ilgilenmemişti, çocuklara nasıl yaklaşacağını bilmiyordu; öğrettiği şeylerin manasından habersizdi ve hatta belki de yanlış şeyleri öğretiyordu. Müteveffa İppolit İppolitıç dürüst bir aptaldı; bütün ahbapları ve öğrencileri onun kim olduğunu ve ondan ne beklenebileceğini bilirdi; Nikitin ise, tıpkı Çek gibi, aptallığını gizleme becerisine sahipti ve kendisinde, çok şükür, bir sorun yokmuş gibi yaparak ustalıkla kandırabiliyordu herkesi. Bu yeni düşünceler, Nikitin'i korkutuyor, onları reddediyor, aptalca olduklarını söylüyor ve her şeyin asabiyetten ileri geldiğine, kendinin de kendi haline güleceğine inanıyordu...
Yine “Sonun Başlangıcı” Belirtileri Don Carlos’un Ingiltere’ye girişini büyük ilgiyle okudum. Gerçeğin tekdüze, sıkıcı olduğunu; insanın kendini oyalamak için sanata, hayal ürünü şeylere yöneldiğini, romanlar okuduğunu söylerler. Benim için tam tersi: Gerçeklikten daha fantastik ve daha beklenmedik ne olabilir? Evet, bazen gerçeklikten daha
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.