GUSTAVE FLAUBERT'İN FİKİRLERİ Flaubert fazla ilgi çekicidir. Hem sert, hem yumuşak, hem saçma, hem fazla zeki olmak gibi akla gelen bütün tezatları kendisinde toplayan bir adamdır. Felâket ve âni talih değişikliğine uğramayan hayatı içinde devamlı olarak dramatik kalmasını bildi; hayatının komedisini melodram halinde oynadı. Kendi özelliği içinde
Öğle güneşi keskin, beyaz ışınlarını yayıyordu. Havada tek bulut yoktu, yaprak kımıldamıyordu. Her şey böyle dinlenirken, sadece gökyüzünde kızışan yuvarlağın ışığı yükseliyordu. Mail ıssızdı, yere karaağaçların ağır ve kımıltısız gölgesi inmişti. Duvarların kenarında bulunan çukurun dibinde yol bekçisi uyukluyordu. Kuşlar susmuştu. Dörtte üçü
Reklam
Kör efendim hakkında bazı şeyleri bilmeniz yararlı olacaktır; her şeyden önce belirtmeliyim ki Tanrı, evreni yarattığından beri onun kadar kurnaz, onun kadar açıkgöz başka biri dünyaya gelmemiştir. Her bakımdan işinin ehliydi, yüzden çok fazla dua ezbere bilirdi; kilisede masum bir yüz ifadesiyle, iman sahibi biri gibi alçak bir ses tonuyla; ama herkesin duyabileceği bir şekilde dua ederken, diğer dilenciler gibi ağzını yüzünü oynatmazdı. Bunların yanı sıra, halktan para sızdırmanın bin bir yolunu bilirdi. İnsanların durumuna uygun, etkili dualar bildiğini söylerdi; çocuk sahibi olamayan kadınlar, doğum yapmaya hazırlanan kadınlar, evlilikleri yolunda gitmeyen, eşlerinin onlara bağlanmasını isteyen kadınlar için uygun duaları vardı. Hamile olan kadınların bebeklerinin kız ya da erkek olacağına dair kehanetlerde bulunurdu. Sağlık konusunda kendi bildiklerinin yanında, ünlü hekim Galenus’un diş ağrısına, baygınlığa ve daha birçok hastalığa karşı uyguladığı çarelerin solda sıfır kaldığını söylerdi. Kısacası, ne zaman biri ona bir hastalıktan yakınsa, hemen bilgili bir hekim gibi tavsiyelerde bulunup, “Şunu yap, bunu iç, şu otu kaynat, şu kökü al,” derdi. Bu şekilde herkesi peşinden koştururdu. Onun en iyi müşterileri her söylediğine safça inanan kadınlardı. Sonuç olarak, efendim yüz körün bir yılda kazanabileceği paradan daha fazlasını bir ayda kazanıyordu.
Çiçeklere hoş sözler söyleyip onlara sürekli iltifat etmezsen, yapraklarına usulca dokunarak onlara güzel olduklarını hatırlatmazsan, ruhlarıyla konuşmazsan yani kısacası, ansızın solup giderler hiç anlamazsın bile evladım derdi bana babaannem, bu sözlere değil ama babaanneme hep inandım. Babaannelere inanılır çünkü. Yüzü toprağa değmişlere,
Sayfa 36 - İzdiham YayınlarıKitabı okudu
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.