Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bilişsel nörologlar Nancy Kanwisher ve Paul Downing 1850 yılında Hermann von Helmholtz tarafından ortaya atılmış bir sorun üzerine yapılan bir araştırmayı incelediler: "Gözlerimizi hareket bile ettirmeden dikkatimizi istediğimiz gibi farklı nesnelere odaklayabiliyoruz ve bu, aynı görüş alanına dair çok farklı algısal deneyimlerle sonuçlanıyor." "İstediğimiz gibi" ifadesi ciddi ampirik araştırmanın ötesindeki bir alana işaret ediyor. Bu, Newton için hâlâ bir gizemdi. Hayatının sonuna doğru Newton, tüm cisimlerde gizli olarak bulunan ve cisimlerin çekme ve itme özelliklerini "saçmalık" olmadan açıklayabilecek "inceltilmiş bir ruh" aramaya devam ediyor ve ışığın doğasını ve etkilerini, duyumu ve "hayvan bedenlerinin uzuvlarının isteğe bağlı olarak hareket etmesini" aynı şekilde izah etmeyi umuyordu. Hepsi Newton için benzer nitelikte gizemlerdi ve belki anlama yetimizin bile ötesinde yer alıyorlardı.
Hermann Von HELMHOLTZ
Askeri bir cerrah olarak eğitim gördü. 1871 yılında Berlin’de yeni naturel felfese profesörü olarak mevcut tüm elektrik ve magnetizm teorilerinin sistematik testlerini başlattı. Helmhaltz’un ismi Avrupa Ktasındaki fizik araştırmasının merkezi haline geldi. Ayrıca Alman biliminin patriarch’ı ve devletin önde gelen bilim danışmanı olarak bilinmektedir.
Sayfa 22 - PdfKitabı okudu
Reklam
"Aleck'in bilimsel koleksiyonlarına ve değirmende kazandığı zafere rağmen, Melville Bell oğlunun okuldaki vasat durumundan hoşnut değildi. Büyükbaba Bell 1862 yılında dul kalınca Melville, genç Aleck'i bir yıllığına onun yanına, Londra'ya göndermeye karar verdi. Doğum günlerinin (3 Mart) aynı olması nedeniyle ikisi arasında
Tübitak Yayınları - I. Bölüm - "Bilimsel Çalışmaya Hazırlık"
Yapısalcılık
“İçgözlem, bir kişinin kendi öznel deneyimlerine bakışı anlamına gelmektedir. Wundt bilinci anlamaya çalışırken bir bütünü parçalarına ayırarak incelemek gerektiğini savunmuştur. Bu yaklaşım Wundt’un öğrencisi olan Edward Titchener tarafından bilincin yapısını tanımlamaya çalıştıklarından ötürü “yapısalcılık” olarak adlandırılmıştır (Bernstein ve ark., 2006). Wundt ile aynı zaman diliminde Hermann von Helmholtz ve Gustav Fechner gibi diğer Alman psikologlar da görme ve diğer algılar üzerinde önemli çalışmalar yapmaktalardı.”
RENK DUYUSU
Renk Duyusu (...) Kırmızı, mavi ve yeşil temel ışık renkleridir. Diğer bütün ışık renkleri bu üç temel rengin karışımından elde edilebilir. Temel renk kavramını kullanarak, renkleri nasıl algıladığımızı açıklayan çeşitli renk algılama kuramları vardır. Bunlardan en tanınmışı Young-Helmholtz kuramıdır. İlk olarak Thomas Young tarafından
William Thomson(Lort Kelvin)
1855 yılında Alman fizikçi Hermann von Helmholtz(1821- 1894) Thomson hakkında şöyle yazmıştı: "Karşıma kız gibi güzel, genç, sarışın bir genç çıkıncs az şaşırmamıştım, keskin zekâsı, zihninin açıklığı ve devingenliği bakımından tanıdığım bütün büyük bilginleri öylesine aşıyordu ki, bazı yönlerden onun yanında kendimi biraz kalın kafalı duyumsadım."
Sayfa 64 - Kabalcı YayıneviKitabı okudu
Reklam
“ Mutlu fikirler, hiçbir çaba sarf etmenizi gerektirmeden bir ilham olarak beklenmedik anlarda gelirler. Bugüne kadar gördüğüm kadarıyla zihnim yorgunken veya çalışma masamın başındayken asla gelmediler.” Alman Fizikçi Hermann von Helmholtz
Sayfa 161 - Butik
Hermann von Helmholtz:
Ne zaman bir yerde belirli bir miktarda enerji kaybolursa , eşdeğer miktarda bir enerjinin aynı sistem içinde başka bir yerde ortaya çıkması gerekir.
hipersenkronizasyon Beyindeki hipersenkron bir durum, nöronal senkronizasyon seviyeleri normal limitleri aştığında meydana gelir, böylece beynin büyük kısımları birlikte açılıp kapanmaya başlar. Bu “elektrikli fırtınalar” epileptik nöbetlerle ilişkilidir. nöronlar Beynin hücresel yapı taşları. Nöronlar beynin temel işlemlerini gerçekleştirir,
Hermann Von HELMHOLTZ
"Bilinen bütün doğal kuvvetlerin ortak bir özelliği şudur: İş yarışma yapma kapasiteleri fiilen yaptıkları iş ölçüsünde tükenir. ... Bütün evrende var olan iş yapabilen bütün kuvvetlerin toplam miktarı değişmez ve onların bütün değişimleri süresince sabit kalır. Doğadaki bütün değişimlerin özeti şöyledir: Kuvvet, biçim ve konum değiştirebilir ancak miktarı değişmez. Evren, her zaman için, herhangi bir olayla değişmeyen, ne artan ne eksilen, ve oluşan her değişimi besleyen bir kuvvet deposuna sahiptir."
Sayfa 456 - TÜBİTAK Popüler Bilim KitaplarıKitabı okudu
Reklam
Hermann Von HELMHOLTZ
"Tarihin bize anlattığı her büyük eylem, sanatın betimlediği her güçlü tutku, geleneklerin, toplumsal düzenin, uzak toprakların veya eski zaman insanlarının kültürlerinin her ifadesi, aralarında hiçbir bilimsel ilişki olmadığı zaman bile, bizi kavrar ve ilgilendirir. Kavramlarımızda ve duygularımızda, sürekli olarak ortak noktalar ve kıyaslayacak noktaları buluruz; uygar yaşamın normal, sakin akışında uykuya dalmış olan aklın gizli yetilerinin ve arzularının farkına varırız."
Sayfa 449 - TÜBİTAK Popüler Bilim KitaplarıKitabı okudu
Alman fizyolog ve fizikçi Hermann von Helmholtz kulağın bir frekans çözümleyicisi olarak çalıştığını göstermişti. Daha yakın zaman dilimi içinde yer alan araştırmalar koku alma duyumuzun da osmik frekanslar adı verilen frekanslara bağlı olduğunu göstermiştir. Bekesy'nin çalışması ise derimizin titreşim frekanslarma karşı duyarlı olduğunu açıkça göstermiş, giderek tat alma duyumuzun da bir frekans çözümleyicisi olarak çalışmakta olduğu konusunda bazı kanıtlar elde etmiştir.
Alman fizyolog ve fizikçi Hermann von Helmholtz kulağın bir frekans çözümleyicisi olarak çalıştığını göstermişti. Daha yakın zaman dilimi içinde yer alan araştırmalar koku alma duyumuzun da osmik frekanslar adı verilen frekanslara bağlı olduğunu göstermiştir. Bekesy'nin çalışması ise derimizin titreşim frekanslarma karşı duyarlı olduğunu açıkça göstermiş, giderek tat alma duyumuzun da bir frekans çözümleyicisi olarak çalışmakta olduğu konusunda bazı kanıtlar elde etmiştir.
Sayfa 55 - epub
Hermann von Helmholtz, müzikal algılamayı anlatırken, bir bütün oluşturan seslerin analiz edilerek ayrıştırılabileceğini ama, müzikal bütünü oluşturan seslerin aslında bir araya geldiklerinde özgün nitelikler olarak duyulduklarını, bundan dolayı da birbirinden ayrılamaz bir bütünü oluşturduklarını ifade eder... Böylesi sesleri, insan yüzleriyle karşılaştırır. Bu sesleri, notaları da aynen insan yüzlerini tanıdığımız gibi kişisel bir yolla tanıdığımızı söyler. Kısacası seslerin ve melodilerin, kulakların fark ettiği yüzler olduklarını, bu yüzlerin sıcaklık, duygusallık ve kişisel bir ilişki içinde fark edildiklerini anlatmaktadır. Onlar sanki aşina olunan kişiler, kişiliklerdir.
Hermann von Helmholtz, müzikal algılamayı anlatırken, bir bütün oluşturan seslerin analiz edilerek ayrıştırılabileceğini ama bütünü oluşturan seslerin aslında bir araya geldiklerinde özgün nitelikler olarak duyulduklarını, bundan dolayı da birbirinden ayrılamaz bir bütünü oluşturduklarını ifade eder. Burada bireşimli algılamalardan bahsetmektedir. Bu da tüm müzikal anlamın analiz edilemeyen özüdür. Böylesi sesleri, insan yüzleriyle karşılaştırır ve onları da aynen insan yüzlerini tanıdığımız gibi kişisel bir yolla tanıdığımızı söyler. Kısacası seslerin ve melodilerin, kulakların fark ettiği yüzler olduklarını, bu yüzlerin sıcaklık, duygusallık ve kişisel bir ilişki içinde fark edildiklerini anlatmaktadır. Onlar sanki aşina olunan kişiler, kişiliklerdir.
Sayfa 229 - YKY