Son dönemde okuduğum kitapların içinde en beğendikleriminden biri oldu “Cesur Yeni Dünya”. Belki günümüzü çok iyi yansıttığını, insanların düşünmemesi için yapılanları, mutluluk takıntısını, yalnızlık korkusunu, uyuşturucu bağımlılığını, yaşanan sınırsız cinselliği ve bunun sonunda toplumun geldiği hali çok iyi göz önüne serdiği için. Okurken 1932’de yaptığı öngörüler için Huxley’e hayran olmamak elde değil.
Vahşi’nin büyük bir umutla geldiği uygar dünyaya Shakespeare’den alıntıyla “Hey Cesur Yeni Dünya Hey” demesi ve bu dünyada aradığını bulamaması ancak, geldiği yere geri de dönemeyecek olması hepimizin açmazı değil midir aslında. Modern dediklerimiz ve uygar bulduklarımız bizi memnun ediyor mu acaba? Geldiğimiz yere geri dönelim desek, kaçsak, memleketlerimize dönsek dönebilir miyiz artık? O dereden çok sular akmadı mı?
Ne kadar rahat edersek, ne kadar hazza yönelik yaşarsak o kadar mutsuz oluyoruz belki. Mutluluğu yanlış yerde aradığımızı çok çok iyi anlatmış Huxley. Orwell’in 1984’ü ile birlikte mutlaka okunması gereken kitaplardan.
Teknolojinin gerçeklik olduğu duygulardan uzak, sanayileşmenin başlangıcı araba devi yaratıcısı Henry Ford'un (1908-1927)milat sayıldığı bir gelecekte 632 yıl sonrasında varsayın kendinizi. Öyle ki; hastalık nedir bilmeyen, işsizlik sorunu olmayıp refahları yerinde, ölümden korkmayan, ihtiras ve ihtiyarlıktan habersiz, aile kavramı yok