_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Reklam
"Sana gelince, kızı geri verince ne becerin, ne sanatın, ne hünerin olur bunda? Hiç. Olmadı al, olur mu hiç? Ne sanıyordun olacak mı, uygun bir şey mi? Buna yaşarken imkân var mı? İnsan niye evlenir, Allah'ın izni keremi ile belâma helâl yoldan kavuşayım, sağda solda aramayayım, vakit kaybetmeyeyim diye. İşte o, yani hanımın seni böylece insandan geçirip ihtida ettirecek, sen de onun azgınlıklarını törpüleyeceksin, bile isteye değil tabi, çeke çeke birbirinizi haddeden geçireceksiniz, iyice birbirinizin hakkından gelemezseniz zaten boşanırsınız, eş olamazsınız.
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
dünya, mü’minin cennete uzanan yolculuğundaki güzergahıdır. tüm endişeler, telaşlar, sevgiler, nimetler yolculuk sırasında yolculuk şartları ile sınırlıdır. mü'min, dünyaya geldiği ilk gün kendi yolculuğuna başlamış, ruhunu teslim ettiği dakika ise yine kendi yolculuğunu bitirmiş olacaktır. yolculuğu bitirince yol boyunca yanından ayrılmayan anne, baba, eş, çocuk; sevdiği hiç kimse artık ona eşlik edemez olur. ihtiyaçlar bitmiş, sevgiler tükenmiştir artık. acıkamaz, susayamaz olur. artık mü’min için sadece umut ve korku vardır. kafir için ise yalnız korku vardır; korku dışında ne bir azığı ne bir tesellisi olacaktır.
Kulun önceden beri yapageldiği ibadetlerinde gösterdiği gevşeklik de ruhun bir hastalığıdır. Bu konudaki kusurlarına ve gevşekliğine aldırış etmemesi, bunlara hiç önem vermemesi daha büyük bir hastalıktır. Onları bir eksiklik, bir hata olarak görmemesi ise çok daha büyük bir hastalıktır. Bu durum, kulun bu vazifelerini yerine getirebilmesine imkân bahşeden Allah'a hakkıyla şükretmesini bilmemesinden kaynaklanır. Şükretmemesinden dolayı da kul, ilâhî yardımdan yoksun kalıp yüksek makamlardan kusurlu ve günahkâr bir aşağı makama düşer. Derken kendi eksikliklerini görmez hâle gelir ve kendisinin çirkin davranışlarını güzel görmeye başlar. Tıpkı Yüce Allah'ın şu âyetlerinde dediği gibi: Hiç kötü işleri kendisine güzel görünen kimse, iyilik edip dürüst işler işleyen kimse gibi olur mu? Fâtır, 35/8 Onlar kendilerinin güzel işler yaptıklarını sanırlar. Kehf, 18/104 Biz her topluma kendi yaptıklarını güzel gösteririz. En'âm, 6/108 Her grup kendi görüşünden mutlu ve memnundur. Mü'minûn, 23/53 Onları, ne olup bittiğinden haberleri olmadan adım adım alçaltırız. Araf, 7/182
Sayfa 22 - İbadette TembellikKitabı okudu
Reklam
130 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.