Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
Devletlerin İnterneti Kendi Menfaatleri İçin Suistimal Etmelerine Dair
Günümüzde Batılı hükümetlerin sahip oldukları çevrimiçi kabiliyetleri suiistimal etme arzuları bize şunu gösteriyor: İnternetin gücü ve önemi arttıkça ABD'nin savunma kurumları (ve müttefikleri) ile yaratılmasında önemli bir rol üstlendiği küresel ağ arasındaki ilişki de giderek daha karmaşık bir hal alıyor. İnternet bir bakıma fevkalade
Sayfa 212-215
Reklam
Kız dudaklarını yaladı."Yağmurun tadı bile güzel" Montag,"Ne yapıyorsun...her şeyi bir kez denemeye mi çalışıyorsun?"diye sordu "Bazen iki kez"dedi. .... Bazen de başımı böyle geriye atıp yağmur damlalarının ağzımın içine düşmesini sağladığımı söylüyorum.Tatları aynen şarap gibi.Bunu hiç denedin mi?
Büyükanne herkesin iki aklı olduğunu söyledi. Akıllardan biri bedenin yaşaması için gerekli olan şeylerle ilgiliydi. Bedene gerekli olan barınak, yiyecek ve benzeri şeyleri nasıl bulabileceğini düşünmek için bu aklı kullanmak gerekirdi. Eşleşmek ve çocuk sahibi olmak için de bu aklı kullanmak gerektiğini söyledi. Bu aklı taşıyabildiğimiz kadar
DOLMANCE: Tanrı’ya inanmak için insanın aklını yitirmesi gerekir. Kimilerinin korkularının, kimilerinin zayıflığının meyvesi olan bu iğrenç hortlak, Eugenie, yeryüzünün sisteminde bir işe yaramaz: bu sisteme zarar verir, çünkü onun adil olması gereken istençleri doğa yasalarındaki temel adaletsizliklerle asla bir arada olamaz; onun sürekli olarak
Ben zırh giymiştim, fakat kemer bağlamamış ve (199 a) miğfer giymemiştim. Birkaç defa: - "Hey Dost, bey Dost" - diye bağırdım. Ahmed Yusuf da bağırdı. Beni soğuk ve kardan yanmış olduğum için mi tanımadı, yoksa muharebe telâşından mı idi, hiç çekinmeksizin, çıplak koluma bir kılıç indirdi. Tanrı inayetinden, kıl kadar tesir etmedi. Her ne kadar kılıç dünyayı yerinden oynatabilirse de, tanrının izni olmadıkça, bir damar bile kesemez. Ben şu du'ayı okumuştum; yüce Tanrının bu zararı def ve gelen belâyı ref'etmesi, onun tesiri idi. O dua şudur: Ey Tanrı, sen benim rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Sana tevekkül ettim. Sen büyük arşın rabbisin. Tanrı ne isterse, olur ve ne istemezse, olmaz; hiçbir kudret ve kuvvet mevcut değildir ve bunların hepsi büyük ve yüce Tanrı’nın elindedir. Bil ki, Tanrı her şeye kadirdir; Tanrı her şeyi ilmi ve yüce Tanrının ile ibata etmiş ve her şeyi adedi ile saymıştır. Ey Tanrı , ben kendimin kötülüğünden, ve benden başkaların kötülüğünden ve pençemin yakaladığı bütün hayvanların kötülüğünden sana sığınıyorum. Sen büyük arşın rabbisin.
Reklam
Beni bu hale sizler getirdiniz diyebilirdim, böyle olmamda hepiniz suçlusunuz, yalnızca annemle babam değil diyebilirdim. Rudi de suçlu, Fred de, herkes suçlu, herkes, çünkü kimse kimseyle ilgilenmiyor. Güzelseniz bir parça şefkat gösterir, ateşiniz varsa biraz endişelenirler, sizi okula yollarlar, evde piyano, Fransızca dersleri alırsınız, yazın tatile gidersiniz, doğum gününüzde hediyeler getirirler ve sofrada olur olmadık her şeyi konuşurlar. Ama içimde neler olup bitiyor, içimde neler kıpırdanıyor, korku salıyor hiç ilgilendiniz mi?
8
Sen ki bir müziksin, müzik dinlerken bu hüzün niye? Sevinç sevinçten hoşlanır, tatlı çatışmaz tatlıyla. Peki canını sıkan şeyi sen niye dinliyorsun öyleyse; Sıkılıp dertlenmek hoşuna mı gidiyor yoksa Uyum içinde birbirine eşlik eden seslerin Anlamlı beraberliği kulağına hoş gelmiyorsa, Bağlantıyı kuramadığını görüyorlar da senin Kınıyorlar herhalde seni bu yüzden tatlılıkla. Dinle bak her tel güzelim eşine nasıl uymuş; Her biri ses veriyor ötekine, gelince sırası, Babayla oğul ve mutlu ana bir araya gelmiş, Birbirine uymuş, bir ezgiyle okşuyorlar kulakları. İşte çok sesten oluşup tek sese dönüşen şarkıları, Tek kalırsan hiç olursun, diye sana seslenen bir uyarı.
İnsan suçlamak istedikten sonra her şeyi suçlayabilir. Şartları suçlar, kaderi suçlar, yaptıkları için kendisini, yapamadıkları için karşıdakini ve bu kompozisyonu dizayn ettiği için Tanrı'yı. Tatlı ama zararlı bir alışkanlıktır suçlamak, bir kez başlandı mı önü alınamayan. Bizim hikayemizin ilk çeyreği, onu suçlayıp durmamla geçti. Durup durup neden diye soruyordum kendime. Neden? Beni neden sevmiyor? Sevmiyor madem, neden çekip gitmiyor? Bütün bu bir araya gelememeler yan yana olamamalar neden? Kafamın içinde milyon tane nedenle, çok geceyi sabah ettim gözümü bile yummadan... Derken, onun bu halini kabullenip, zehirli "neden" sorularını kendime yöneltmeye başladım. Sen neden bırakıp gitmiyorsun peki? Değer mi bütün bunlara? Neydi ki onda olup da başka hiç kimsede bulamadığın, seni görünmez zincirlerle kendine bağlayan şey? En az birinci çeyrektekiler kadar yıpratıcı bir sürü "neden namlusunu" dayayıp kafama, elimde şarap şişesi, çok sabahladım kenar mahalle parklarında, hiçbirinizin haberi olmadan... Sonra ikimizle de uğraşmaktan yorulup, kadere yönelttim bütün öfkemi. Cevapsız "neden"lerimi bira kutularına sokuşturup gökyüzüne fırlattım aylar boyunca. Küstüm, sitem ettim, küfrettim gecelerce. Allah affetsin...
Connie'ye döndü. Connie, yırtıcı, parlak, keskin bir anlam gördü gözlerinde, sevgi değildi bu. Karşı koyma gücü çözülmüştü. Üzerine garip bir ağırlık çökmüştü. Boyun eğecekti. Başka çıkar yol yoktu. Geçilmesi güç, dikenli ağaçların arasından dalarak, küçük bir açıklığın, ince kuru dallardan bir yığının bulunduğu bir yere geldiler. Adam
Sayfa 107
Reklam
Gençler, en çok öğretmenlerini örnek diye alırlar. Öğretmen gevşek veya ahlâksız oldu mu, gençte ilk tepkiler başlar ve bu tepkiler her şeyi inkara kadar gider. Öğretmen, ahlâk bakımından mükemmel bir insan olmalıdır. Yani seçkin bir zümreden olmalıdır. Halbuki bizde herkes öğretmen olmuştur. Ne ilkokul öğretmenleri için, ne de ortaokul ve lise öğretmenleri için bir karakter seçimi yapılmamıştır. Yalnız gerektiği zaman bir yoklama yapılmış, onda da çok kere haksızlık olmuştur. Kim daha çok veya kuvvetli tavsiye mektubu getirmişse sınavı o kazanmıştır. Öğretmen olacak gençleri soy, karakter, aile bakımından gözden geçirmek gerekmez mi? hattâ öğretmen olacak bir gencin soyu, bilgisinden daha önce gelmez mi? işte bu önemli nokta tamamiyle ihmâl olunmaktadır. Askerî okullara girecek öğrencilerin nasıl Türk soyundan olması şartsa, öğretmenlerin de Türk soyundan olması öylece şart olmalıdır. Bundan başka, ahlâki özellikleri nedir, bazı zayıf tarafları var mıdır, öğrenci gözünde gülünç bir tip midir, bütün bunlara da dikkat edilmelidir. Halbuki bunlara hiç dikkat olunmuyor ki, sonucun ne olduğu meydandadır.
Gençlik ve AhlâkKitabı okudu
Biri bin kere olmakla yeni kalıyor da, öbürü, bir kere olmakla eskiyiveriyor. İşte hayatınla hayatımız arasındaki fark! Hiç seninki, en küçük çaptan en büyüğüne kadar, bütün söylenmişlere, söylenenlere ve söyleneceklere rağmen anlatılmış olabilir mi? İzin ver; onu bir kere de ben anlatayım! İzin ver; herkesin, boyuna göre açıldığı bu ufuksuz denizde, sana yaklaşabilmek değil, fakat kıyılardan, gerilerden yâni kendimden uzaklaşabilmek mânasına bir kere de ben gücümü deneyeyim! Öyle ki, sahili kaybetsem, artık gerilere dönemesem ve sende boğulsam, işte o zaman aradığım hayatın eşiğine ayak basmış olurum. Niçin hayatını yazmak?.. 1400 küsur senelik bir emeğe yeni bir omuz vermek, güçlü güçsüz ve elverişli elverişsiz, pekçok insanın her fırsat doğuşunda yaptığı bir işi, bir kere daha yapmak; kısacası tekrarlamak, sadece tekrarlamak için mi? Nasıl olur? Tekrarlamak... Tekrarlamak, bir şeyi tam mâluma ircâ ettikten, çepçevre sardıktan ve kavradıktan, yâni posalaştırdıktan ve cevhersizleştirdikten sonra ele almak demekse, sen hiçbir surette tekrarlanamazsın.
"Benimle o kadar sert sevişmeni istiyorum ki," dedim, "her şeyi unuttur." Sergei beni kıçımın altından tutup kaldırdı ve ön kapıya doğru taşıdı. Bacaklarımı beline doladım ve yüzünü avuçları- mın içine alıp her yerine öpücükler kondurdum. Kusursuz bur- nuyla başladım, sonra alnına ve kaşlarına geçtim, her bir detayı hafızama
Sayfa 210
Altıncı Bürhan (Altıncı delil,hüccet)
Gel, bu geniş ovaya çıkacağız. İşte o ova içinde yüksek bir dağ var. Üstüne çıkacağız, tâ bütün etrafı görülsün. Hem her şeyi yakınlaştıracak güzel dürbünleri de beraber alacağız. Çünkü bu acib memlekette, acib işler oluyor. Her saatte hiç aklımıza gelmeyen işler oluyor. İşte bak, bu dağlar ve ovalar ve şehirler birden değişiyor. Hem nasıl
"Emin misin? Çünkü içini kendi aletime saklıyo- rum. Kendimi tutmam zor olacak, ama yapabilirim. Peki ya sen?" diye sordu bacaklarının arasına ateşli ve ıslak bir öpücük kondurarak. Julia inleyerek ileri geri hareket etmeye başladı. "Evet, dilin muhteşem şeyler yapıyor bana." "Benim yöntemimle yapmalısın Julia."
Sayfa 39
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.