YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Reklam
Her ne kadar buna engel olmaya çalışsa da kasıklarındaki sıcaklık her geçen saniye artıyor, bu dokunuşlarla vücudu her an daha da hassaslaşıyordu. Nihayet dürtüleri kontrolü ele aldığında artık kimin ne hissettiğini umursayamaz bir hale gelmişti. Az önce Anthony'nin çok geç olduğunu söylerken ne demek iste- diğini bütün şiddetiyle
Sayfa 365
Eve girdiğimizde önce şaşkın bir vaziyette odanın ortasında kalakaldım. Evimi daha önce görmüş olması bir yana birlikte yaşadığımız onca şeyden sonra bile böyle hissediyor olmam çok tuhaf. Komik ama erkek arkadaşını ilk defa evine çağıran liseli bir kız gibi mahcubum. Jamie hala spada bu durumda ev tamamen bize kalıyor. Damien da benim
Sayfa 149
İlkel insanın şuursuzluğu kimi zaman inanılmaz bir hal alıyordu: "Geç dönem paleolitik ve neolitik çağda gelişmeye yüz tutan garip adetlerden biri de vücut sakatlamaktı. İnsanlar, vücutlarının çeşitli yerlerini, burunlarını, kulak, parmak ve diş gibi organlarını kesmeye ve bu fiile çeşitli batıl inançlar atfetmeye başlamışlardır..." H. G. Wels'in çıkardığı sonuca göre "Hiçbir hayvan böyle bir şey yapmaz." Burada kıyaslamak adına tilkinin tuzaktan kurtulabilmek için bacağını ısırıp koparması örneğine dikkat çekmek faydalı olacaktır. Zira bu eylem tamamen mantıklıdır. İlkel insanın anlamsızca vücudunu sakatlaması eylemi hayvanlara tamamen yabancı ve bilinmeyen bir eylemdir."
Sayfa 47
"Size Bay Butler’ı anlatayım," dedi. "Önceleri ötekilere göre hiçbir üstünlüğü yoktu. Babası bankada veznedardı. Yıllarca çektikten sonra Arizona’da veremden öldü ve Bay Butler, Charles Butler, dünyada yapayalnız kaldı. Babası Avustralya’dan gelmişti ve California’da hiç akrabası yoktu. Bir matbaada işe girdi. Birçok kere kendi
Sayfa 82 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim. Külotunu çıkar. Demek ki duymuş. Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem? Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme. Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul. Eteğimi kaldınp külotu
Sayfa 34
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
En sonunda kendimi seçmem gerektiğini öğrendim. Üzüldüğümde, kırıldığımda, öfkelendiğimde ve canım yandığında bunu geç olmadan fark etmeyi öğrendim. Ağlayan birisine sarılmak ister gibi kendime sarılmak istemeyi, şefkat göstermeyi öğrendim. Kendimi seçmek etrafıma duvarlar örmek demek değil. Kendimi seçmek bir başkası için çabalamamak demek değil. Kendimi seçmek diğerlerini umursamamak demek değil. Uzun bir süre öyle zannettim. Bu yüzden dönüştüğüm kişiye alışamadım bir süre. Durmadan yanlış yapıyormuşum gibi hissediyordum. Her sabah başka bir bedenin içinde uyanıyormuşum gibi geliyordu: Saçlarımdan, kirpiklerimden, gözlerimden ve ellerimden yüreğime dek. Yabancıydı. Her şeyiyle. İlkbaharı, yazı ve kışı o yabancıyla geçirdim. Onu izliyordum: Birisiyle tanışırken, konuşurken, yalnız başınayken, severken, yemek yerken ve uyurken. Hiçbir zaman alışamayacağıma emindim. Varlığı rahatsız ediciydi. Ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. O bendi. Ve ben oydum. Biz, şimdi geçmişimizden farklı biriydik. Bir sabah uyanmıştım ve kendime dair bildiğim, ezberlediğim tüm tanımlar yitip gitmişti işte: Korkutucuydu.
Reklam
Henüz hiçbir şey için geç değil. Hiçbir zaman.
Sayfa 141Kitabı okudu
Yalnızca Tanrıya ve öte dünyaya değil, gerçekliğin kendisine karşı da yitirlen inanç insan hayatını da kökten geçici kıldı. Hayat hiçbir zaman bugünkü kadar geçici olmamıştı. Kökten geçici olan sırf insan hayatı değil, esasen dünyanın kendisidir de. Hiçbir şey devamlılık ya da süreklilik sözü vermez. Bu varlık noksanlığı karşısında sinir bozuklukları ve huzursuzluklar ortaya çıkar. Türe aidiyet, türün kendisi için çalışan hayvana, canlı bir olmaya-bırakılmışlık sağlamakta yardımcı olmalıydı. Fakat geç-modern ben bütünüyle izole edilmiştir.
Bunların hiçbirini yitirmedin ve hiçbir şey için hâlâ geç değil. Çünkü her şey zaten vaktini bekler. Belki de doğru zaman şimdidir.
Birinci kural yaradana hangi kelimelerle tanımladığımız kendimizi nasıl gördüğümüze aynı tutar şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak utanılacak utanılacak bir varlık geliyorsa aklına demekki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla yok eğer tanrı dendi mi evvela aşk merhamet ve şevkat anlıyorsan sen de bu vasıflardan bolca mevcut
1.329 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.