Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiirsel dilini, tabiri caizliğini son derece başarılı buldum. Uzun uzunnn betimlemelerde bir tabloyu inceler gibi yolculuğa götürüyor insanı. Bir eylem olurken araya geçmiş anılar, zihin akışları çokça paravan olabiliyor. Mümtaz dükkana kira istemeye giderken bitmeyen paravanlar gözümü korkutmuştu mesela. Az dişimi sıkınca alışmıştım.
Mümtaz'ın Nuran'a olan aşkını romantik bulup ayy ne güzell seviyor diyen var mı bilmiyorum. Ben ayar oluyordum okurken :) Nuran'ı da sevemedim. Hayattaki hiçbir rolünün gerekliliğini tam olarak yapamamış bir kadın. Her masada Nuran var, her masada işlevsiz bir kadın. Aldığı terbiye, kendini geliştirmiş olması vesair sırtındaki ezik kamburunu düzeltmiyor. Güzelliğinin farkında olması Nuran'ı daha tehlikeli yapıyor. Nuran sevmeyeceğim bir profil.
Romanın sonlarına doğru kurgu daha da biçimlendiğinden başta kaygalandığım kurguyu beğenmeye ve anlamaya başladım.Daha farklı yazılamazdı bu roman. Suat karakteri ise çok etkileyiciydi. Roman hakkında birkaç şey karalamak için üzerinden zaman geçmesini beklerken o süreçte bile Suat sık sık aklıma geldi. İnsan Suat gibi bir karaktere hayret etmeden duramıyor. İnsan bu kitabı hiç yoksa Suat için okumalı.Bitirdikten sonra Suat içimde bir huzursuzluk olarak kaldı. Puanlayamayacağım kadar güzel. Okunması gereken özgün, ayakları yere sağlam basan bir kitap.