Kimseye uyum sağlamak zorunda değilim. Kimsenin bana göre davranmak için incelik göstermediği gibi bende hiç kimseye göre adımlarımı ayarlayacak değilim. Herkes keyfince ben neden ömrüm yenince! Öfkemi af buyrun ama susamam, insanların bir kısmı kötüdür ve onlari hep görmek zorunda kalırsın. Tam tersi olmasını beklerdik oysa ki değil mi? Neden cevaplarımız dahi yok? Halbu ki ben her zaman kesinim. Sizin neden kesin kararlarınız yok. Sizler de kesin olan durumlara ihtiyacınız var. Aksi takdirde bu belirsizliğiniz beni öldürecek..! Zamanın bize mecbur ettirdikleriyle beraber kendimizi, kendi benliğimizi kaybettik. Ne zaman yok olur bu zaman? Hiçbirimiz bilmiyoruz değil mi?! Tıpkı nefesimizin hangi güne tekabül edeceğini bilmediğimiz gibi...tırnaklarımızı geçirerek yırtındığımız bu dünya hayatı için ne çok şey kaybettik ne çok şey kazandık...neyse ki gerçek dünyanın varolduğunun bilincinde ve fikrindeyiz. Hazır yeri gelmişken şunuda söyleyeyim: İnsanlık, nefsine yenik düşmüşse eğer; bil ki, artık o insan olmaktan çıkmış bir zavallıdan farksızdır. Hayvanlar bile usülünce yaşayıp giderken, biz insanlar hayvanlardan bile aşağılık duruma düşürür olmuşuz kendimizi. Öyleyse söyleyin bana, hanginiz nefsini yerla yeksan edebildi? Ne mutlu ona, galip gelmiş tüm fenalıklara!..
Hiçbirimiz okumayı bilmiyoruz. Kim ne derse desin. Kahramanca bir eleştirel tavır. Buyrun.
Reklam
“Doğarken bindiğimiz trende anne ve babamızla tanıştık. O zamanlar onların hep bizimle seyahat edeceklerini sanıyorduk. Oysa istasyonun birinde onlar trenden ineceklerdi ve bizi yolculuğumuzda yalnız bırakacaklardı. Zamanla trene başkaları da bindi ve bizim için önemliydiler. Kardeşlerimiz,arkadaşlar, çocuklarımız, hatta hayatımızın aşkı... Bir
Attilâ İlhan ile söyleşi: Çağdaşlık ile Batıcılık
Attila Bey, sizinle, Batı, Batıcılık, çağdaşlık kavramları, Türkiye yakın tarihinde bu kavramların dönüşümü, bugünkü durum, Batı’yı aşmak mı ya da onun kuyruğuna takılmak mı sorusu; bütün bunları içeren hem kavramsal, hem de tarihsel bir söyleşi yapalım istedik. Bunlar tartışılan, gündemdeki ciddi konular. Benim gündemimde 40 senedir
Biz insanoğlu olarak duygularımızın arayışındayız… mesela hala mutluluğu arıyoruz. Duyguların anlık verdiği serotonin hormonundan ibaret olduğunun farkında değiliz. Aslında hepimiz bağımlıyız. Ama hiçbirimiz nasıl mutlu olunur bilmiyoruz duygular uzun vadeli değil anlıktır arkadaşlar ta ki hormon etkisi geçip tekrar aynı doza ihtiyaç duyanan kadar… As olan mutlu olmak değil olay hayattan keyif almaya çalışmaktır
Tarihin dokunulmazlığı başlı başına bir ironik mesele. Tarihe zaten dokunan dokunmuş bugüne kadar. Gerçek tarihî hiçbirimiz tam olarak bilmiyoruz. Birileri oturup kendi çıkarları doğrultusunda bir tarih yazmış. Bize de daha çocukluğumuzdan başlayarak bu tarihî ezberletmeye çalışıyorlar. Tesadüf değil yani. Hayat tesadüflere papuç bırakmayacak kadar ciddi bir şey zaten.
Reklam
Duvar
Hepimiz kendimizi hapis ettigimiz kutuların içerisinde yaşıyoruz . Ve hiçbirimiz o kutuların içerisinde neler yaşandığını bilmiyoruz. İşin garibi o kutuların içerisinde yaşarken bizler de bilmiyoruz neler yaşadığımızı. Travmatik olgularımız ilk insan döneminden kalma olabilir diyor uzmanlar. Doğa da yaşamaya alışmış olan ilkel insan , kutuların içerisinde kendisini mutsuz ve sıkışmış hissediyor. Sizce tek neden bu mu? Yoksa hepimizi ilkel olan benliğimizin bir sonucu olan doğada hayatta kalmak icin savaş politikasını mı bilinçsizce uyguluyoruz. Daha derine inildikçe aslında insan varlığının ne kadar da aciz ve bilgisiz olduğu anlaşılmasın diye kutularımızın içerisinde mutlu gibi yaşayan garip bir varlık olarak hayatımızı tamamlıyoruz. Tam da bu ... yaşamak için birilerini öldürdüğümüz belli olmasın diye kutularımızı bir zırh olarak kullanıyoruz . Ve onların içerisinde manasız bir şekilde hayatımızın sonuna geliyoruz. İ.ç. 05.05.2023
Helin Bartu Kardeşliği>>
"Bir gün Lâl sana gelse?" diye sordum. "Onu affeder miydin?" "Kalbimin kırıklığını bir tek o onarabilir," dedi. "Ama ben bir daha kalbimi onun ellerine verebilir miyim?" Omzunu indirip kaldırdı sonra ayağa doğru kalktı. "İmkansızı konuşuyoruz." "Ben verebilir miyim kalbimi yine?" diye sordum. "Çok kırgınım," dedim. "Çok üzgünüm, çok parçalandım." "Hepimiz Helin," dedi üzerine bastırarak. "Hepimiz birbirimize affedilmez hatalar yaptık, bazen yapmaya devam ediyoruz. Çünkü biz, hatalarla büyüdük, tek öğrendiğimiz hata yapmaktı, onları onarmak değildi. Neden hiçbirimiz çabalamak ne demek bilmiyoruz?" Beni işaret etti. "Sen çabalamayı seçtiğinde ne yaptın?" "Kaçtım," dedim ağzımın içinde döndürerek. "Bak," dedi. "Bizim gibi çocukluğunda hasarları olanlar, büyüdükçe başka kalplere hasarlar verirler. Biz birbirimize o hasarları tamir etmeyi öğretebiliriz." Ona büyük bir minnetle ve ihtiyaçla baktığımda ellerimi sıkıca tuttu. "Bırak aksın, bırak yollar ilerlesin, sen yürü ama güzel olan hiçbir duyguya sırtını dönme, onlar sana sırtını dönerse de geriye dönüp onların peşinde gitme." Gözlerimin içine daha dikkatli baktı. "Geçmiş gibi Helin, hepimizin geçmişi gibi. Geriye doğru adımlayarak geçmişini kurtaramazsın, ilerleyerek o geçmişi onarabilirsin."
106 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.